29 - YUMRUK

711 53 39
                                    

Sadece çocukken güler insan, diğerleri palavra. Çünkü insan büyüdükçe komikliklere değil, acılara gülmeyi öğrenir aslında.

🍒🍒🍒🍒🍒

RÜYA'NIN AĞZINDAN

Sonunda çıkış saatinin geldiğini gösteren o zil çaldı. Sıranın üzerindeki eşyalarımızı toplayıp hep birlikte çıktık sınıftan. Sarp'ın kolu her zamanki gibi omzumdaydı.

Okulun bahçesine adımımızı attığımızda otopark tarafına doğru yön değiştirmiştik ki, gördüğümüz kişiyle birlikte kendiliğinden durdu adımlarımız. Hayır hayır, durmamızın sebebi kesinlikle abim değildi. Onun öfkeden kasılan yüzü ve gittikçe koyulaşmaya devam eden kahve gözleriydi. Aramızda bayağı mesafe olmasına rağmen bunu fark etmiştim. Ve asıl şaşırılacak durum... Sarp'ın hâlâ durmaya devam eden omzumdaki koluydu. Evet evet, hâlâ kolunu çekmemişti. Yürek yemiş olabilir miydi?

Ama yine de ona bir şey söylemedim. Abimden gözlerimi çekmedim. Bir süre sonra daha bu tarafa doğru baktı. Ardından ayaklarını hareket ettirerek, yavaş ve küçük adımlarla yaklaşmaya başladı. Şimdi alnında öfkeden beliren damarı fark etmem hiçte uzun sürmemişti. Onu bu derece sinirlendirenin ne olduğunu düşündüm çok kısa bir an. Gözlerimi kısarak, anlamaya çalışır gibi bakmaya devam ederken, abimin kopkoyu bakışları omzuma doğru kaydı. Benim de refleksle yeşil irislerim o yöne kaydığında, Sarp'ın omzumdaki kolunu idrak ettim. Ardından gözlerimi kocaman açarak abime çevirdim başımı ve ışık hızıyla bir kaç adım uzaklaştım hemen.

Öğrenmiş olamazdı, dimi?

İlişkimizi öğrenmiş olamazdı.

Hem, kimden öğrenecekti ki?

Sonunda tam karşımızda durduğunda hepimizde gezdirdi öfkeden siyaha bürünmüş irislerini. Ardından en son bende durdu. Bana bakmaya başladı. Kaşları çatıktı. Koyu kahve irisleri kararmıştı. Şu an o gözler simsiyahtı. Öyle öfkeliydi ki, onu ilk defa böyle gördüğüme yemin edebilirdim. Umarım tahmin ettiğim şeyden dolayı değildir bu öfkesi. Umarım.

Hâlâ öfkeli irisleri bendeydi ki, artık bu gözlerimi kaçırma isteği hissetmişti. Öyle öfkeli görünüyordu ki, bedenim baştan aşağı titriyordu. Ayakta zor duruyordum adeta. Ondan yavaşça bakışlarımı çektim ve diğerlerine bakmaya başladım tek tek. Sorgu doluydu bakışlarım. Hiçbiri de anlamamış gibi görünüyordu onun o bakışlarını. Ve Sarp'la hiç göz göze gelmeden tekrar abime diktim gözlerimi. Belki de onunla bakışmaya cesaret edememiştim. Abim bu şekildeyken, Sarp'a gözümü değdirmeye çekinmiştim. Ama abim, o öfkeli gözlerini benden çekti ve Sarp'a odakladı bu sefer. O öfkeli bakışları giderek arttı. Kaşları olduğundan daha fazla çatıldı. Siyaha bürünmüş irisleri, artık zifiri karanlık haline döndü. Nasıl o derece siyahlaşmıştı o gözler, o bakışlar. Anlayamıyordum.

Sarp'la olan ilişkimize bu kadar mı kızmıştı yani?

Ve neden şimdiye kadar hiç konuşmamıştı? Sesini bile duyurmamıştı. Öylece öfkeyle bakıyordu sadece. Belki de öfkesini az da olsa dindirmeye çalışıyordu. Tabii, ne derece başarıyordu orası meçhuldü. Çünkü hâlâ o öfkeli bakışları hiç mi hiç azalmamıştı. Hatta artıyor bile diyebilirim.

Nefesimi tutmuş, abimden bir tepki bekliyordum. Herhangi bir tepki. Kötü de olsa bir tepki. Ve bir süre sonra o tepki gelmişti.

Hay benim şom ağzıma!

Abim, birden Sarp'ın suratına yumruğu geçirmişti. Bahçede olan kızlardan çığlıklar yükselirken, ben tepkisizce izliyordum sadece. Ne yapacağımı da bilememiştim ki.

RÜYAMSIN Where stories live. Discover now