38 - DOĞUM GÜNÜ

82 12 24
                                    

YAZAR'IN AĞZINDAN

Genç adam yine düşüncelerinin peşine takılmıştı. Günlerdir uykusunu kaçırmasına sebep olan düşüncelerinin... Rüya için diken üstünde duruyordu 6 gündür. Eğlenmeye gelmişlerdi, ama o bir türlü eğlenemiyordu.

"Neyin var senin Sarp?"

Soruyu soran abisine odaklanmaya çalıştı. Yüksek sesli çalan müzikten dolayı zor duymuştu sesini. Daha onunla konuşmamıştı Bora konusunu. Fırsat bulamamıştı bir türlü. Abisi son zamanlarda çok yoğun çalışıyordu çünkü.

O artık hapiste değildi ve abisinin bundan haberi olup olmadığını öğrenmek istiyordu. Mutlaka haberinin olabileceğini biliyordu, sonuçta polisti o, fakat babasından haberi var mıydı? İşte bunu bilmiyordu. Sonuçta Bora'yı o delikten kurtaran kendi öz ve öz babalarıydı. Hâlâ nedenini anlayabilmiş değildi.

Abisiyle birlikte diğerlerinin de meraklı bakışlarını gören Sarp derin bir nefes aldı. Başını olumsuz anlamda salladı.

"Yok bir şeyim."

Burası konuşmak için hiç uygun bir ortam değildi. Zira, ortamdaki kalabalık ve barı dolduran yüksek ses buna müsait değildi bir defa. Pars ve Hülya'nın düğününe 1 hafta gibi kısa bir zaman kalmıştı ve onlar uzun zaman sonra erkek erkeğe bir gece geçirmek istemişlerdi. Bunun için de en uygun yer olarak Queen Bar'ı seçmişlerdi.

Rüzgar, Alper, Çağrı, Pars ve Sarp olmak üzere beş kişiydiler. Kızların haberleri ise elbette vardı. Sevdiklerine güvendikleri için de hiçbir sorun çıkarmamışlardı.

Gecenin ilerleyen saatlerine doğru bir takım kız grubu oturmuşlardı erkeklerin masalarına. Aralarından sarışın olanı, "merhaba." dedi. Hiç kızların yüzlerine bakmak şöyle dursun, göz ucuyla bile bakmıyorlardı, sadece önlerine odaklıydılar. Esmer olan, yanına oturduğu Rüzgar'a biraz daha fazla yaklaştı. "Tanışalım mı yakışıklı?"

Rüzgar dönüp ona bakmazken içinden de söylenmeden edemedi. 'Eda'nın tırnağı bile olamazsın'

Ardından ona yandan bir bakış atarken, "istemez!" dedi sertçe ve daha fazla orada durmak istemediği için de ayağa kalkıp çıkıp gitti bardan. Arkasından ise esmer kız üzüntüyle dudak büzmüştü. Pars ise diğerlerine bakarak, "Hadi, bizde gidelim." dediğinde kardeşi Sarp ayaklandı hemen. Zira bulundukları ortamın havası iyice bozulmuştu. Daha fazla durmak istemiyordu. Zaten saat epey geç olmuştu. 2'yi geçmişti resmen.

Abi - kardeş aynı anda ayaklandıklarında, başka bir kız da Alper'e yaklaşmaktaydı o sırada. "Naber yakışıklı?"

Genç adam hiçbir karşılık vermezken, "sen gitme. Kal burada. Geceyi beraber geçiririz." diye masumca konuşan kıza çevirdi birden başını. Ama ifadesizlikle doluydu bakışları. Kızı hiç süzme gereğinde bile bulunmadan da fazla göz teması kırmayarak önüne dönerken, "gerek yok. Hadi işine." diyip o da iki kardeşin yanında aldı soluğu. Ve onların şaşkın bakışları eşliğinde de, "Hadi gidelim bir an önce." dedi aceleci bir tavırla. O da kıza alıcı gözüyle bakmamış, hatta çok fazla göz temasına bile girmemişti. Bu gerçeği gören Pars ve Sarp'ta hâlâ şaşkınlıkla bakıyorlardı.

"Ne?" dedi Alper onlara dik dik bakarken.

Pars hafifçe sırıtarak, "Alper, bu sen misin?" diye sordu inanamıyormuşcasına. Genç adam ise hâlâ kendisine neden öyle baktıklarını anlayamamıştı. Omuz silkerek, "Evet, niye ki?" diye sordu saf saf. Bu sefer sözü Sarp devraldı.

"Sen o kızı red mi ettin bana mı öyle geldi?"

"Yok yok, bana da öyle geldi." diye kardeşinin cümlesine katılmıştı hemen arkasından. Alper'de durumu sonradan idrak etmiş olacak ki hafifçe sırıtmadan yapamadı. "Yooo, tam olarak öyle yaptım."

RÜYAMSIN Where stories live. Discover now