35 - "SENDEN NEFRET EDİYORUM!"

109 11 32
                                    

En güzel gün henüz yaşamadığımız gündür.

🌹🌹🌹🌹🌹

YAZAR'IN AĞZINDAN

"Şu mağazaya da girelim hadii?"

Hepsi de genç kızın girmek istediği mağazaya bakarken onaylamışlardı. Sabahtan beri İzmir'i köşe bucak gezmişlerdi. Gidilecek yer bırakmamışlardı. Şimdi ise Pars'ın tuttuğu özel arabayla Denizli'ye gelmişler, orayı da tozu dumana katmışlardı. Hatta Denizli'nin meşhur hayvanı olan horozları bile görmüşlerdi. Şimdi de bir alışveriş merkezindeydiler. Yemek yemelerinin ardından mağaza mağaza dolaşıyorlardı. Kendilerine bir kaç parça bir şey bile almışlardı.

Rüya'nın isteğiyle bir mağazaya daha girdiler. Pars ve Hülya'nın düğünü için kıyafet de bakmak istemişlerdi. Düğüne fazla bir zaman kalmamıştı nihayetinde.

Çağla beğendiği bir elbiseyi almıştı hatta. Seçtiği elbiseyi denediğinde kızlar o kadar çok beğenmiş ve üzerine de yakıştırmıştı ki, hemen almak istemişti. Çağrı ne kadar itiraz etmiş olsa bile. O da elbiseyi beğenmişti, ki zaten bu yüzden almasını istememişti. Çünkü sevgilisinin üzerine aşırı yakışmıştı. Ama genç kız kafasına koymuştu bir defa, dinler miydi?

Su yeşili, dizinin birazcık üzerinde biten, boyundan bağlamalı bir elbiseydi. Etek kısmı ful tüldü ve belinde renkli taşları vardı. Ve Çağla'ya çok yakışmıştı. Her ne kadar Çağrı'yı ikna etmesi zor olmuş olsa da, sonunda istediği olmuştu.

Sarp'ın da eli sevgilisinin belinde diğerlerinin girdikleri mağazaya girerken, gözleri başka taraftaki takı mağazasının camekanındaki göz kamaştırıcı bir kolyenin üzerinde durdu. Daha sonra da sevgilisinin yaklaşan doğum gününü hatırladı. Ve adımları da duraksar gibi oldu. Ve Rüya'ya çevirdiği bakışlarıyla, "canım sen gir içeri. Ben hemen geleceğim." demesiyle birlikte başta kıstığı yeşilleriyle baksa da itiraz etmeyip başıyla onayladı ve o da mağazaya girdi. Bir süre bekledi genç adam. Arkasından bakıp bakmadığını kontrol etmek için bekledi.

Derin bir nefes aldı ve yüzündeki akıl almaz gülümsemeyle oraya doğru yürümeye başladı. Mağazanın önünde durdu. Camekandaki o takıya bu sefer daha yakından baktı bir süre daha. Rüya'nın boynunda hayal etti. Bu kolyenin ona ne kadar çok yakışacağını düşünerek içeri girdi. 50'li yaşlarının sonunda, hafif tombul, kısa, kır saçlı adamın kendisine gülümseyen yüzle baktığını gördü. "Buyurun, Hoşgeldiniz."

Sarp'ın yüzünde mimik oynamazken, eliyle camın oradaki beğendiği kolyeyi işaret ederek, "O kolyeye yakından bakabilir miyim?" diye sordu nezaketen. Adam küçük bir tebessüm ederken, "tabii." dediğinde gösterdiği kolyeyi özenlice aldı ve genç adamın önüne bıraktı.

Sarp, şimdi daha yakından görebiliyordu. Elini kolyeye götürerek dikkatlice aldı ve incelemeye başladı. Altın sarısı rengindeydi. Hatta büyük ihtimalle altındı. Çok beğenmişti. Özel bir kolyeye benziyordu. Genç adam hâlâ hayran bakışları eşliğinde kolyeyi incelerken, görevli adamın gülümseyen sesini duydu.

"Çok iyi bir seçim yaptınız. O özel tasarım bir kolye."

Duyduklarıyla da tahmininde yanılmadığını anlamış oldu. Özel bir kolyeydi. Rüya'nın boynunda gördüğünde daha da bir özel olacak, daha da anlamlı olacaktı.

Kolye, evliliği temsil ediyordu. Hatta başka hiçbir kolye bu kadar iyi temsil edemezdi. Anne, baba ve çocuk temalı bir kolyeydi. Bu üçlü el ele tutuşmuştu ve altında da büyük bir sonsuzluk işareti vardı, ve işaretin üzeri de sıra sıra taşlarla kaplıydı.

RÜYAMSIN Waar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu