21 - ŞÜPHELİ BAKIŞ

897 89 139
                                    

YAZAR'IN AĞZINDAN

Alev yüzündeki sırıtışla birlikte anahtarı eteğinin cebine sokarak arkasını dönüp yürümeye başladı. Zaten uzun zamandır Rüya'nın ölmesini istiyordu, ve bugün de bu isteği gerçekleşecekti. Orada, alevlerin içinde yanarak kül olacak, ve onu kimse kurtaramayacaktı. Arkadaşıyla birlikte artık hayatlarının sonuna gelmişlerdi.

Hafifçe sırıtarak, 'Sarp, artık benim' diye mırıldandı. Onu istiyordu çünkü. Ve Rüya'ya da öyle aşkla, öyle hayranlıkla bakmasına dayanamamış, katlanamamıştı... Kıskanmıştı o ikisini. Çekememişti. Sonucunda da Rüya'yı gerçekten öldürmek istemiş, ve gerçekleştirmişti de.

Alev, tıpkı adı gibi onu yakmayı planlamıştı. Tek başına değildi elbet. Zaten böyle bir şeye yalnız cesaret edemezdi. Birinin yardımını da almıştı. Bu düşüncelerle birlikte karşıdan kendisine doğru gelen genç adamı ancak fark etti.

"Hallettin mi?" diye yüzündeki sırıtışla sordu. Faruk başını onaylarcasına aşağı yukarı sallarken hafifçe sırıtıyordu. "Evet, hallettim. Sen iste yeter ki, ben halletmez miyim hiç." sırıtmasını arttırarak devam etti sözlerine. "Su vanasını kapattım. Yani onlar hiçbir türlü kurtulamaz oradan, musluklar akmadığı sürece." dedi ve hafif kahkaha attı. Elbette muslukları düşünmüşlerdi. Ne de olsa tuvaletti orası. Akıllarına ilk musluklar gelecekti. Ama vanayı da kapattıkları için kurtulamayacaklarını düşünüyorlardı.

Alev kahkahalarını durdurarak, "şimdi de yangın alarmını çalıştıracağız. Böylelikle herkes panik olup dışarı koşacak ve okulun içinde kimse kalmayacak. Onları da kurtarabilecek kimse olmayacak." derken hâlâ sırıtıyordu. Rüya'dan delicesine nefret ediyordu ve onun ölmesi için de elinden geleni yapmaya hazırdı. Yapıyordu da zaten. Daha fazla ne yapabilirdi ki, yangın çıkarmıştı resmen.

Faruk ona daha fazla yaklaşarak aradaki mesafeyi de kapattı. Ardından da kolunu beline dolayarak etkileyici olduğunu düşündüğü bir sesle konuşmaya başladı. "Ama bu gece sözünü tutacaksın demi güzelim? Bak, senin istediklerini yaptım, yapmaya da devam ediyorum."

Alev gözlerini devirmemek için kendini zor tuttu. Ve hafifçe gülümsemeye çalıştı bu sefer. "Elbette Faruk. Hiç şüphen olmasın. Bu akşam sendeyim merak etme." diyerek göz kırptı. Onun istediği Faruk değil, Sarp'tı. Ama istediklerini yapması için de ona böyle bir söz vermek durumunda kalmıştı.

Ardından da, "hadi ama, acele edelim." diyerek yangın alarmının olduğu tarafa doğru önden yürümeye başlarken, arkasından da tatmin olmuş bir yüz ifadesiyle yürüyen de Faruk'tan başkası değildi. Memnun bir şekilde sırıtıyordu.

Diğer taraftan Çağla dehşet olmuş bir sesle, "Rüya ne yapacağız?" diye sordu. Genç kız da ne yapacağını bilmiyordu. Tuvalet daha da fazla alevlenmişti.

İkisi de alevlerin ortasında kalmıştı.

Kısa süre sonra ise Rüya'nın aklına gelen şeyle birlikte başını lavabolara doğru çevirdi. 'Tabi yaa' diye mırıldandı. Ardından hemen musluklardan birini açmak için hareketlendi. Ama bir sorun vardı. Musluktan su akmıyordu. Lanetler ederek başını arkadaşına çevirdiğinde, öfkeyle bağırdı.

"Lanet olsun! Ahhh, Kahretsin!"

Elbette bunu da yapanın Alev olduğunu tahmin ediyordu. Hatta biliyordu.

"Alevvv, eğer buradan kurtulursak... Senin de benden kurtuluşun oldukça zor olacak!" diye öfkeyle tıslarcasına konuşurken, Çağla'ya bakıyordu. O da hak verircesine başını salladı. Çünkü eğer kurtulurlarsa, bundan sonra da Çağla'nın asıl yüzüyle karşılaşacaktı o lanet kız. Öfkeli, nefret ve intikam taşıyan yüzüyle. Tıpkı arkadaşı Rüya gibi...

RÜYAMSIN Donde viven las historias. Descúbrelo ahora