3.Bölüm: "İlahi Güç"

7.3K 542 219
                                    

"Bir gücüm olsa bile kim inanırdı ki? Fazlasıyla doğaüstü bir olaydı."

***

Göz kapaklarımı bile açmaya mecalim olmadığı bir zaman diliminde olduğum yerde rahatsızlıkla kıpırdandım. Beynime bir ağrı saplanmıştı. Kendimi zorlayarak göz kapaklarımı açmaya denedim. İlk denemem başarısız olsa da ikinci denemem de hafifçe aralamayı başarmıştım. Görüşüm ilk etapta bulanık olsa da yavaş yavaş netleşmeye başlıyordu.

Tanıdık gelmeyen ortam ile endişeye kapılarak uzandığım yerden doğrulmaya çalıştım. Fakat ani hareketimden dolayı başıma bir ağrı  saplandı.

Neredeydim ben?

Etrafıma bakındığımda koyu ve açık tonların karışık olduğu bir salonda, gri koltuğun üzerindeydim. Peki burası kimin eviydi? En son aklıma gelen görüntüler ile tedirginlikle kirpiklerimi kırpıştırdım.

Yoksa ben onların evinde miydim?

"Sonunda uyandın."

Aniden gelen ses ile yanıma döndüm. Alcander, elleri cebinde yanıma gelerek tam karşımdaki tekli koltuğa oturdu.

Sinirlenen bedenim uyumaya başlamıştı. O kim oluyordu da beni kaçırma cüretinde bulunuyordu. Sinirin yanında korku da vücudumu sarmıştı. Ya bana zarar verirse?

"Bu yaptığın suç." dedim sakin olmaya zorlayarak kendimi.

Azur mavisi gözlerini bana dikerek sırtını arkasındaki koltuğa yasladı. Giydiği beyaz bluz, göz rengini fazlasıyla ön plana çıkarmıştı.

"Bu dünyada bana karışabilecek hiçbir canlı yok Havva kızı."

Kendinden emin çıkan ses tonu karşısında gözlerimi kıstım. Neden sürekli buraya ait değilmiş gibi konuşuyordu? Bu düşünce beni  akıl sağlığının bozuk olduğu kanaatine itiyordu.

"Benden ne istediğini artık söyler misin?" dedim yine sakince. Sabrım taşmak üzereydi.

Gözlerimin içine baktı. "Gerçekten hiçbir şeyden haberin yok mu?"

İşte yine başa dönmüştük. Hayır neyden haberim olacağını söylese belki ona yardımcı olabilirdim, ama tek yaptığı anlam kapalılığı içeren sorularını sorup durmaktı.

"Var." dedim. Ciddileşerek beni dinlemeye başladı. "Sizin aklınızı kaçırdığınızdan haberim var."

Yine dayanamayarak laf söylemem üzerine, surat ifadesi afalladı. Benden böyle bir şey dememi beklemiyor olmalıydı. Sinirlendi.

"Benim kim olduğumu bilseydin asla böyle konuşamazdın, insanoğlu." deyip ayağa kalktı. Hala sinirliydi.

"Senin kim olduğunu bilmemem benim suçum değil."

Haklılığımı korumaya çalışarak sözlerim ağzımdan beklemeden çıkıvermişti. Bana kendisi hakkında hiçbir bilgi vermeden böyle tehditvari konuşması sadece beni kızdırmaktan başka bir işe yaramıyordu.

Tepkisiz kalmayı sürdürerek konuşmadı. Aklından ne geçiyorsa yüzü karmaşık bir hal aldı. Fakat kısa bir süre sonra sessizliğini bozarak bana bir teklif sundu.

"Sana kim olduğumu söylersem benimle dünyama gelmeyi kabul eder misin?" sunduğu teklifin rahatsızlığı bedenimi kolaçan ederken şöyle bir etrafıma bakındım. Dünyamdan kastı tam olarak neydi? Mecazi anlamda kullandığı kelime neyi ifade etmeliydi?

Sonunda gözlerim onu bulduğunda "Seninle nereye gelmemi istiyorsun?" deyip korkudan hızlanan nefesimi kontrol etmeye çalıştım.

Artık sorularıma bir cevap istiyordum. Bu kargaşalı çile bitmeliydi.

GÖKYÜZÜ HIŞIRTISIWhere stories live. Discover now