27.Bölüm: "Kıskançlık"

5.6K 466 220
                                    

"Sanki yağmur damlaları, bakışlarının içine dolmuş beni, içinde boğmak istercesine hapsediyordu."


***

"Alcander, şu fırtınayı keser misin? Okula gitmek istiyorum!" diyerek merdivenlerden çantamı karıştırarak inmeye başladım. İnerken de söylenmeden edemiyordum. Bu olayı geçende yaşamıştım.

Hava durumu çok kötüydü. Dünyaya geldiğimizden beri Alcander, televizyonun karşısında oturmuş ve kanalları geziyordu. Fakat havayı şiddetli bir fırtına almıştı.

Uzun zamandır da derslere girmediğim için okula gitmek istiyordum. Gel görün ki gökyüzü Tanrı'sı sözlerime karşı hiç oralı olmuyordu.

"Hava döngüsüne karışamam." deyip kumandayı televizyona doğru uzattığında sinirle elinden kumandayı çekip aldım.

"Neden hep dışarı çıkacağım zaman hava kötü peki?" diyerek omzuma astığım çanta ile ayakta dikilmiş bir şekilde ona baktım.

"Bu benim sorunum değil."

Yaptığı savunmaya karşı gözlerimi devirerek "Aslında tam senin sorun. " dedim ve derin bir nefes verdim. "Her neyse sen ne yapacaksın? İstersen benimle kampüse gelebilirsin."

Evde tek kalmasını istemediğim için bu teklifimi sunmuştum. Zaten bugün Murat hocanın dersi vardı. Bu yüzden benimle derse bile girebilirdi. En azından evde kaldığında onu düşünmek zorunda kalmazdım. Yoksa aklım hep evde kalırdı.

"O sıkıcı yere mi? Bence sen de gitme."

"Siresya'dan daha eğlenceli emin olabilirsin. Ayrıca geliyor musun gelmiyor musun?"

Kaşları yukarı doğru kalktı. Dediğimden pek hoşlanmamıştı, ama yalan söyleyemezdim. Siresya'da hiçbir şey yapmıyordum. Ama burada arkadaşlarım ve eğlenebileceğim yerler vardı. Hem artık kuzenim Bengü dışında Merve'ye durumumu anlatmam gerekiyordu. Ona yalan söylemeye devam edemezdim.

Belki aklımda bir sorun olduğunu bile düşünebilirdi. Kısacası inanmayabilirdi. Fakat Alcander'ı onlara göstermek zorundaydım. Artık ayağımın biri Siresya'daydı. Oraya giderken arkamda bıraktığım kişileri endişelendiremezdim. Buna hakkım yoktu. Telefonu elime aldığımda bile babamdan defalarca cevapsız arama geldiğini görmüştüm. Neyse ki kuzenim Bengü beni idare edebilmişti.

Ayağa kalktı. "Geliyorum."

Başımla onayladım. "Çıkalım o zaman."

Cevabımla birlikte evden dışarı çıkıp okula doğru yol almaya başladık.

***

"Dersten çıkalım, anlatacağım. Lütfen sessiz ol Merve." uyarımı yaparak etrafıma baktığımda sınıfında kendi halinde olduğunu gördüm. Alcander ise yanımda oturmuş ve garip bakışlarla amfiyi izliyordu.

Gökyüzü Tanrı'sı, amfide oturmuş birazdan başlayacak dersi bekliyordu

Tam bir mizah örneğiydi.

Geldiğimizden beri de etrafa huysuz bakışlar atıyordu. Sadece o da değil, Merve'de, Alcander'ın kim olduğunu sorguluyordu. Dersten sonra anlayacaktım.

"Ders bitsin, her şeyi tek tek anlatacaksın Rengin."

Alt dudağımı dişleyerek başımla onu onayladım. Zaten cevap vermeme gerek kalmadan Murat hoca sınıfa girmişti.

Daha doğrusu haber elçisi Marit hoca.

Kendisini görünce garip hissetmeden edemiyordum. Üniversitede öğretim görevlisi olarak tanıdığım kişinin meğerse Siresya ile bağlantısı varmış.

GÖKYÜZÜ HIŞIRTISIWhere stories live. Discover now