24.Bölüm: "Evlilik"

4.9K 461 308
                                    

"Başka bir evrende onun eşi olduğumu düşünürken, o tüm evrenlerde eşi olduğumu söyledi."


***

Kalabalıklaşan insan seslerini dinlerken oradan oraya koşan bedenlere baktım. Gün benim için erken ayarken beklenen gün çoktan gelmiş, düğün için erkenden uyandırılmıştım. Belirsiz bir sabaha uyanmıştım. Beni neler bekliyordu tam bir muammaydı.

Bir günde hazırlanarak yetiştirilmiş gelinliği üzerime giydiğimde ise boy aynasından kendime bakmadan edememiştim. Tarif ettiğim ve istediğim tarzda bir gelinlik yapılmıştı. Omuz yaka olan gelinliğin, kalçalarımın biraz üstünde biten, fakat aşırıya kaçmayan bir sırt dekoltesi vardı.

Kol kısımlarında ise bilek kısmına doğru daralan tül ve gövde tarafında da dantel işlemeleri vardı. Gelinliğimin kumaş cinsi de satendi.

Genel olarak hoş ve sade gözüken gelinliğimin birde boyu uzun olan duvağı vardı. Zarif taşlardan oluşan bir taç ise salaş olarak yapılan topuzuma takılmıştı. Tacı istemediğimi söylediğimde ise takmam gerektiği söylemişlerdi, çünkü özel yapım bir taçtı. Bu tacı sadece Baş Tanrıçalar takabilirmiş.

Baş Tanrıça konumunda olsam da bir Tanrıça değildim. Sıradanlığımı bozan tek şey bana ait olmayan güçlerimdi. Benim bile değillerdi.

"Sarayın özel davet salonuna Tanrı ve Tanrıçalar teşrif etmişler. Hazırsanız biz de gidelim."

Leza'nın konuşmasıyla son kez kendime aynadan baktım. Davet salonuna herkes gelmişti, ama kendi ailem veya arkadaşlarım gelmemişti. Hem düşünüyorum da bu evlilik sadece Siresya'da geçerliydi. Kendi dünyamda yaptığım bir evliliğim yoktu.

Yani Siresya'da evliyken kendi dünyamda özgür müydüm?

Hiç sanmıyordum.

"Gidelim."

Usulca çıkan onaylama mırıltım ile uzun taş koridorları yürümeye başladım. Adım adım özgürlüğüme pranga vuracak adamın yanına gidiyordum. Biraz endişeli, biraz kırgın, biraz da buruk hissediyordum.

Hayal ettiğim gelinliğin içinde hayal etmediğim bir düğündeydim.

Görünüşü beğendiğim ve az da olsa kendisine karşı hoşlantı duyduğum Tanrı'yla evlenecek olsam bile korkuyordum. Ya sonsuza kadar evli kalırsak ve o beni hiç sevmezse o zaman ne olacaktı? Ona karşı hoşlantının ötesinde duygular hissedecek miydim yoksa sadece zorunlu bir bağ olarak mı kalacaktı?

Her şeyin cevabı zamana bağlıydı. Zaman geçerdi ve bize olacakları gösterirdi.

Kaderimizi belki seçimler belirlerdi, ama bazı anlarda bize yazılan kaderden kaçamıyorduk.

Büyük davet kapısına metreler kala duraksadım. Üzerime çöken bir korku vardı. Ellerim titremeye başlarken sırtımdan soğuk terler akıyordu. Göğüs kafesim de hiç olmadığı kadar sıkışıyordu. Bununla birlikte mideme kramplar giriyordu. Yapamayacak gibi hissediyordum. Bütün vücudumu stres kaplamıştı. Sanki ayaklarımda derman kalmamıştı.

"Bayan Rengin neden durdunuz?"

Hizmetlilerin meraklı bakışları bana döndüğünde sık nefesler almadan edemedim. Konuşma yetim elimden alınmışçasına dilim lal olmuştu. Ne diyebilirdim ki? Korkuyorum mu ya da yapamayacağım mı?

Gözlerim dolarken yutkundum. Tırnaklarımı istemsizce avuç içlerime geçiriyordum. Konuşacak tek bir kelime bulamazken sakin kalmak için derin nefesler almaya başladım. Fakat hiçbir etki göstermezken omzuma dokunan bir el hissettim.

GÖKYÜZÜ HIŞIRTISIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin