21.Bölüm: "Arzu"

5.6K 436 148
                                    

"İlahi güzelliği tüm bedenini sararken gücü ve kudreti etrafında bir ışık misali parlıyordu."

***

Saatler geçmek bilmezken herkesin bir arada olduğu o vakit gelmiş akşam yemeği için sofraya oturulmuştu. Bu akşam yemeğine ben de dahildim. Fakat tek bir lokma dahi boğazımdan geçmemişti.

Kendimi kötü hissediyordum. Ruhum, kalbim acımaya başlamıştı.

Gökyüzü Tanrı'sı ne kadar karşımda otursa da içimde bir yerlerde sızlayan bir tarafım vardı. En ufacık göz göze gelmemizde bile kötü oluyordum. Bir an önce oturduğum yerden kalkıp buradan gitmek istiyordum. Acıyla oturmak gerçekten şu durumumda benim için hiç iyi değildi. Kendisinin o an durumumu fark ettiğini biliyordum. Beni hissediyordu. Ama tepki veremiyordu.

Onu da anlıyordum. Fakat içim içimi kemiriyordu. Bu böyle olmayacaktı. Rahatlamak amacıyla masada önümde duran suyu alarak içmeye başladım. Bir iki yudum alıp titreyen ellerimle istemsizce bardağı masaya ses çıkaracak şekilde bıraktım.

Gözlerim kapanmamak için direniyordu. Kalbime ve kasığıma giren ani sancılarla masanın önüne doğru başımı eğerek inlemeden duramadım.

"Rengin iyi misin?"

Yanımda oturan Tanrıça Lauren'in sesini zar zor işitirken dişlerimi sıktım. Ellerimi ise karnıma bastırmıştım.

"Alcander onu odanıza götürsen iyi olacak. Yüzü bembeyaz olmuş."

Endişeyle konuşmasına devam eden Tanrıça Lauren ile masadan endişeli birkaç ses daha çıktı. Ama benim tek duyduğum ses onun sesiydi.

"Siz devam edin." diyerek sesinden sonra kollarını bedenimde hissettim. Beni herkesin içinde kucaklamıştı. Artık bundan gocunmuyordu. Fakat acım öyle yoğundu ki bu düşüncenin üzerinde bile duramıyordum.

Tok adımlarıyla yemek salonundan çıkarken başım göğsüne doğru yaslandı. Göz kapaklarım kapalıydı. Sessizce beni odasına götürmesini bekliyordum. Kısa bir sürede beklediğim olmuş ve odasına gelmiştik.

Yavaşça bedenimi yatağa bırakırken benimle birlikte o da yatağa oturdu. Göz kapaklarımı açmak zorunda kalmıştım. Bana bakıyordu.

"Direniyorsun." dedi erkeksi sesine karşı naif çıkan bir ses tonuyla. Aynı zamanda da iliklerime kadar üzerinde taşıdığı sıkıntısını hissetmiştim. "Yakında ruh eşliliğimiz bir tören ile resmiyete dökülecek. Yani resmi olarak insan eşim olacaksın."

Bir anda işittiğim cümleleri duraksamama neden oldu. Acıma rağmen bedenim olduğu yerde donmuştu. Sanki algılarım söylediklerini işitmemiş gibi kapanmaya yüz tutmuştu. Az önce tam olarak ne söylemişti? İnsan eşim olacaksın demişti. Demek istediği bir evlilik miydi?

Bunu duymaya hazır olmadığım için zihnim bir türlü gerçeği algılamak istemiyordu. Ama nasıl olurdu da bu bağın resmiyete dökülmesini kabul etmişti aklım almıyordu. Peki ben şu anda ne hissediyordum? Onunla evlenmeye hazır mıydım?

Hissettiğim çekimin sadece ruh bağından olması beni korkuturken tamamıyla ona bağlanmak beni daha çok korkutmuştu.

Eğer bu evlilik olursa ne gibi başka sorumluluklar getirecekti hiçbir fikrim yoktu fakat tek bir bildiğim vardı evliliği reddetsem bile onu yanımda istemekten geri duramayacaktım. Tıpkı şimdiki gibi.

İyi olmak için ona ihtiyacım vardı. Ve işte bu nedenle korkuyordum ona bağlanmaktan. Sırf iyi olmak için onun yanında olmak istemiyordum. İki kişinin arasında bir bağ olacaksa bu kalpten olmalıydı.

GÖKYÜZÜ HIŞIRTISIWhere stories live. Discover now