8.Bölüm: "İstek"

5.3K 412 174
                                    

"Oysaki mistik hayatta tek istediğim beni mutlu edecek bir hayattı."

***

"Alcander kendimi halsiz hissediyorum."

Burada olduğum her saniye başımın döndüğünü ve kendimi yorgun hissettiğimi fark ettim. Enerjim çekiliyor gibiydi.

Yüzümü inceleyen Alcander, sıkıntılı bir nefes alarak yere düşecek gibi olan bedenimi tuttu. Başım çok feci bir şekilde dönmüştü.

"Siresya'nın enerjisini bedenin kaldırmamaya başladı."

Dediği gibi enerjisi enerjimi mi alıyordu? Ne yapacağımı bilemez şekilde güçsüzce kollarına tutundum.

"Korkuyorum. Geri dönmek istiyorum." dedim sesimi yükseltmeye çalışarak.

Her an bedenim yere yığılabilirdi.

Birden beni kucağına alan gökyüzü Tanrı'sı, şaşkınlığımı görmezden gelerek taş koridor boyunca ilerlemeye başladı. Etraftaki çoğu kişinin bakışı bizim üzerimizdeydi.

Koskoca Tanrı beni, bir insan kızı taşıyordu.

En son yemek masasında olan konuşmamız Alcander'ın öfkesiyle son bulmuş ve beni de peşinden sürüklemişti. Fakat yürürken bir anda kendimi halsiz hissetmiştim.

Beni kaldığım odaya götürerek yatağa yavaşça bıraktı. Bu hali şaşırmama sebep oluyordu. O bana iyi davranmayı pek tercih etmezdi.

"Hiçbir şeyin farkında değilsin." deyip kapıdan çıkacakken bileğini tutup gitmesine engel oldum.

"Beni burada zorla tutamazsın. Başıma gelecekleri istemiyorum. Sadece beni dünyama bırak."

Burak ki korkum azalsın.

Bileğini çekerek temasımızı kesti. "Bana emir vermeyi kes! Başına gelecek olan şey ya evlilik ya da ölmek olur." deyip keskin gözlerini üzerimde sabitledi. "Seninle evlenmem ise dünya ile ilişkini kesmen anlamına gelir."

Söylediği her cümlede nutkum tutuldu. Ölmemden ya da evlenmemden bahsediyordu. İşin kötüsü de evlenirsem bir daha dünyama gitmemekten söz ediyordu. Bunların hiçbirini asla kabul edemezdim.

Ben anlaşılan tam bir çıkmaza sıkışmıştım.

Dehşetle "Seninle evlenmem. Benden adeta nefret ediyorsun. Hem ben senin ileride ki ikinci eşinde olamam. Ölmeyi de hiç istemiyorum!" dedim ve çok konuşmamdan ötürü dönen başımı sağ elimle tuttum. Dediklerimin hepsi doğruydu. Ben bunları kabul edemezdim.

"Sence seninle evlenirsem seni eşim olarak göreceğimi düşünüyor musun? Bir insan buradaki hiçbir Tanrı veya Tanrıça ile eşit olamaz."

Canımın yanmasını veya kırılmamı hiç umursamayan Alcander'ın sert sözleri yüzümü buruşturmama neden oldu. Şu an bile tepeden bana bakması sinirimi bozuyordu.

"Eğer seninle evlenebilme ihtimalim varsa demek ki eşitlik kavramınızda sorun var. Ve ben şaka yapmıyorum gökyüzü Tanrı'sı. Bir an önce beni eve götür!"

Ukala ve sinirli bir mimik hareketi yaptı. Her yeri ben yarattım havası ile ayakta dururken bu tanrıyı ben nasıl anlaşmaya ikna edecektim ki?

Edemezdim, çünkü şu an bile ona emrivaki konuşmam yüzünden bile yer zeminin hafifçe titrediğini hissettim. Bununla birlikte şiddetli bir şekilde gürledi. Öfkesi ve kontrol edilemez gücü, tüm taştan yapılma Tanrı sarayını yıkacak kadar güçlüydü.

GÖKYÜZÜ HIŞIRTISIWhere stories live. Discover now