19.Bölüm: "Anlaşma"

4.9K 455 157
                                    

"Kutsanmış gibilerdi. Dünyanın nasıl yedi harikası varsa, Siresya'nın da tek harikası bana onun kanatları geliyordu."

***

Karşımda tanımadığım bir adam vardı. Etrafa saçtığı aura çok değişikti. Öyle ki tedirginlikle bir adım geriledim. Sanki buradan değildi. Farklı biri gibiydi. Beyaz teni ve parıldayan kahverengi gözleriyle o an bunu net bir şekilde hissettim. Yüz hatları da çok orantılı ve adeta estetik bir şekildeydi.

"Güzel bir insan kız." diyerek erkeksi kalınlıkta çıkan sesiyle başını hafifçe yana eğip gülümsedi. Bu gülümseyiş insanın tenini ürpertecek cinstendi. Baştan aşağı bedenimi süzdü. "Hem de yalnız.."

O buradan değil.

İç sesime kulak kabarttım. Çünkü söylediği ilk cümle bunu alenen belli ediyordu. Korkmamaya çalışarak kucağımdaki yavru kediye iyice sarıldım. Konuşmak istemiyordum.

"Ah kendimi tanıştırayım.." diyerek olduğu yerde dikleşti. "Ben yıkım Tanrı'sı Perses. Sen de baş Tanrı'mızın ruh bağı ile bağlandığı insansın değil mi?"

İşte bu beklenmedikti. En kötüsü ise bakışlarından hiç hoşlanmamıştım. Yıkım Tanrı'sı olması da gerilmemi sağlamıştı.

"Evet öylesin. " dedi kendi sorusunu yanıtlarken. "Ve şu anda da kanıtlandı." konuşmasını bitirir bitirmez arkamdaki bir noktaya baktı. Zaten o an arkamda var olan tuhaf bir his hissetmiştim. Tanıdık bir his.

"Cezan biter bitmez dünyaya ineceğini tahmin etmiştim."

Bu sefer de tanıdık sesi duymamla rahatladığımı fark ettim. Güvenden ziyade bana zarar vermeyeceğini bildiğim için onun varlığını hissetmek beni rahatlatmıştı.

"Özlemişim." diyerek omuz silkti Baş Tanrı.

Cevap vermesine karşılık tok adımlarıyla yanıma gelen Alcander, kısa bir an bana bakıp Yıkım Tanrı'sına geri döndü. Çağrımı kabul edip gelmişti.

"Geldiğin yerde akıllandığını umuyorum Perses. Aksi halde geldiğin yere geri dönmek zorunda kalırsın."

Alcander'ın sesi korkutucu derecede baskın çıkıyordu. Sanki karşısındaki kişiye göz dağı veriyordu. Belki de öyle yapıyordu.

"Olmak istediğim tek yer Siresya.." sinsi bir şekilde bana bakarak gülümsedi. "Bu yüzden rahat duracağıma emin olabilirsin."

Yıkım Tanrı'sı ne kadar öyle konuşsa da yüzünde aksini yapacak bir tavır vardı. Başından beri zaten ondan kötü bir sinerji alıyordum. İstemsizce Alcander'a doğru yanaştım.

"O zaman Siresya'ya dönsen iyi olacak." diyerek adeta emir aldı. Neden bilmiyorum ama bu ikilinin arasında gergin bir hava vardı.

"Madem öyle, izninizle." deyip sahte bir reveransla geri geri giderek ikimize baktı ve birden kanatlarını açarak havaya doğru yükselmeye başladı. Sonra da zaten kısa bir süre içinde gözden kaybolmuştu.

Yavaşça bana dönen Alcander, gözlerime baktıktan sonra kucağımdaki kediye odaklandı. "Önemli bir toplantının ortasındaydım." Onu çağırmamdan bahsediyordu. Fakat yapacak bir şeyim yoktu. Yavru kedinin yardıma ihtiyacı vardı. "Yani yavru bir kedi için mi dünyaya indim?"

Kaşlarım anında çatıldı. "Onun da bir canı var!"

"Bileğindeki işaretin çağrışımını kendin için kullan." konuyu boşverircesine içine bir nefes çekti. "Yıkım Tanrı'sı bir daha gelirse bileğindeki işaretle bana haber ver."

GÖKYÜZÜ HIŞIRTISIWhere stories live. Discover now