2.Bölüm: "Yara"

7.7K 546 165
                                    


"Artık emindim bu adamlar ruh hastasıydı."

***

Söylediklerinden hiçbir şey anlamazken yerde acı içinde yatan Arın'a baktım. Ardından ise uzun boyuyla bana üstten bakan kişiye,  o azur mavisi gözlere..

"S-senin ne işin var?" diyerek kekelemiş olmanın verdiği utanç ile karşımdaki kişiye baktım. Onu karşımda görmeyi hiç ama hiç beklemiyordum.

Sorum ile birlikte bakışlarına yerleşen kayıtsızlıkla bana baktı ve o ifadesiz gözlerindeki derinliğe istemsizce çekilmemi sağladı.

"Gidiyoruz Havva kızı."

Tıpkı bakışları gibi konuşması da ruhsuz olan azur mavisi gözler bileğime uzandı. Anında geri çekilerek bileğimi tutmasını engelleyip şok olmuş bakışlarımla onu izledim.

"Dokunma bana." diyerek düzensiz alıp verdiğim nefeslerimi kontrol etmeye çalıştım. Sözlerime bir tepki vermemişti, ama bakışlarındaki kararlılık çok net okunuyordu. "Hem senin derdin ne beni nereye götürmeye çalışıyorsun?"

Açıkça sorduğum soru üzerine bıkkınlıkla yanındaki duvara sırtını yaslayarak "Merak etme işin bitince dünyana geri döneceksin." dedi ve tepkimi izledi. Anlamsızca tek kaşımı yukarı kaldırdım.

"Ne demek is-" deyip sorumu tamamlayamadan aklıma gelen şeyle yukarı kaldırdığım kaşlarımı anında çattım. "Yoksa sen ruh ve sinir hastanesinden kaçan bir hasta mısın?"

Aklını kaçırmış biri olmasını düşünmek o an gerçekten de anlamlı gelmişti. Zira beni takip edip garip konuşması ancak böyle açıklanırdı.

Sözlerimle birlikte vücudu gerildi. "Dua et küçük insan. Eğer seninle işim olmasaydı o bana uzanan dilini yok ederdim. Bir daha da benimle alay etme cüretine girişemezdin."

Nedeni bilinmez bir şekilde sözlerindeki tehdit ile korkuyla yutkundum. Polisi aramak şart olmuştu. İstemsizce telefonumu bulmak için etrafa bakındım.

Cep telefonum yerine ev telefonunu görmemle hiç vakit kaybetmeden o yöne doğru ilerledim. Beni yakalamadan hızla numaraları tuşlarsam kurtulma şansım vardı. Telefona yaklaşmamla numaraları tuşlamaya başladım. Bir yandan da ona bakıyordum fakat ilginç bir şekilde yerinde durmuş sanki meraklı gözlerle beni, yani elimdeki telefonu izliyordu.

Telefonun öbür ucundan ses gelmesiyle aceleyle konuşmaya başladım. "Alo? Yardım edin evime zorla birisi hatta birileri girdi. Evet adresi veriyorum." diyerek tam adresi vereceğim sırada telefonun elimden çekilip yere fırlatılmasıyla olduğum yerde sıçradım. İşte şimdi yanmıştım!

Yere attığı telefonuma sanki ilk kez görmüşcesine bakıp "Bu saçma şey mi yardım edecek? Artık sabrımı taşırıyorsun. Yürü gidiyoruz." dedi ve bileğimi tuttu.

Anında itiraz etmeye başlayarak bileğimi ondan çekmeye çalıştım. Tutuşları kaçamayacağım sertlikteydi. Kendisi de fazlasıyla öfkeliydi ya da daha çok böyle bir durumla uğraşmak zorunda kaldığı için sinirliydi. İliklerime kadar korkuyu hissettim. Şuracıkta başıma kötü bir şey gelse kimsenin haberi olamayacaktı.

"Beni nereye götürmeye çalıştığını söylemeden beni hiçbir yere götüremezsin." dedim demesine ama istese hemen beni kolumdan tuttuğu gibi götürebilirdi.

Küçümser bir bakış atarak adem elmasını ortaya çıkardı ve cevap vermeye bile tenezzül etmeden bileğimi kendine doğru çekti. Hareketleri biraz da olsa aceleci gibiydi.

Nafile bir çabayla direnmeye çalışıp bileğimi hızla ondan çektim ve o da buna izin verdi. Titrek bir soluk aldım. Tanrıya şükür bileğimi bırakmıştı. Uzun ve kemikli parmaklarının bileğime yaptığı hafif baskısından ötürü baş parmağımla bileğimi okşadım. Dokunuşu vücudumda bir kıvılcım etkisi yaratmıştı.

GÖKYÜZÜ HIŞIRTISIWhere stories live. Discover now