4. Bölüm: Müziğin Suikasti (SS)

625 61 24
                                    

Affedersiniz, beni birazcık yorum okuma vasfıyla şımartabilir misiniz? İyi okumalar^^

Bölüm 4: Müziğin Suikasti (SS)

Kardelen'den:

"Kızım üzme kendini bu kadar ya..." diye Handan beni teselli etmeye çalışırken yüzüme düşen saçları geriye itip kafamı sağa sola olumsuz anlamda salladım.

"Bir insan bu kadar şanssız olabilir mi Handan?" Handan elini omzuma koyup beni dinlemeye devam etti. "İşler yolunda, bu aralar bir sıkıntı yok derken işten çıkarıldım, bir şey olmaz kendimi toparlarım derken önümde ardına kadar açık olan kapı birden suratıma kapandı. Şimdi ne olacak acaba? Yine bir talihsizlik yaşayacağım, görürsün" dedim kızarmış burnumu polis memurunun uzattığı peçete ile silerken.

"Kardelen üzme kendini bu kadar lütfen. Böyle aksilikler herkesin başına gelebilir. Senin şanslı ya da şanssız olmanla alakalı bir durum değil bu" diye Özüm de beni sakinleştirmeye çalışınca sessiz kaldım. Onların morelini de bozmak istemiyorum.

"Kardelen hanım, en kısa zamanda hırsızın bulunması için çabalıyoruz. Ekipler detaylı arama yapıyor. Olayın gerçekleştiği mahalle de bu vakaların sıklaştığını öğrendik ve bir hırsız çetesinin olduğunu, genel olarak yaşlarının 14 ile 18 arasında olduğunu ihbar aldık. Onların peşindeyiz emin olun en kısa zamanda bulacağız hepsini. Ayrıca tüm gelişmelerden haberdar edeceğiz sizi"

"Peki memur bey, çok teşekkür ederim size de"

"Ne demek efendim, herkesin güvenle yaşaması için görevimizi yerine getiriyoruz" dedikten sonra iyi günler dileyip memur beyin odasından ayrıldık.

"Hiç konuşmadan merdivenlerden inerken kızlardan söze Özüm başladı "İstersen eve gidip bir şeyler yapıp yiyelim Kardelen, olur mu? Acıkmışsındır hem"

Kafamı sağa sola sallarken Handan da ekledi "Olur mu canım, yeriz bir şeyler. Hem eniştenin yayını var akşam"

Beni güldürmek istiyorlardı ve hedeflerine farkında olmadan ulaşmışlardı. Evet, dudaklarımda bir hareket yoktu ama kalbim resmen sırıtıyordu.

Yol boyunca onlar eve gidince ne yapacağımızı konuşurken ben dalgınlıkla kaldırım taşlarını seyrediyordum.

Kaldırımlar... Benim kadar kaldırım düşkünü birisi yoktur herhalde...

Bana eski günleri, nostaljik fotoğrafları, el ele yürüyen sevgilileri, yan yana oturup birbirinin saçlarını ören minik kızları, babasının elini tutup onu oyuncak dükkanına sürükleyen bir çocuğu, sırtında çantası kulağında kulaklıklarıyla yürüyen bir öğrenciyi ve hayattan bunalıp sigara içen dertli bir adamı...

Yani kaldırımlar yan yana dizilmiş basit taşlar değildi benim için. İçinde birden fazla hayat barındıran bir dünyaydı adeta.

Eve vardığımızda her zamanki gibi salonda toplanıp bilgisayardan bir film izlemek yerine soğuk bir ortamda bulmuştuk kendimizi. Yolda konuştuğumuz şeyler gerçekleşmemişti. Ben odama çekilmiş yatağımda uzanıp biraz kafamı dinlendirmek isterken, Handan salonda telefonuyla ilgileniyor, Özüm ise mutfakta annesiyle konuşuyordu.

Yatağımda uzanıp tavanı izlerken farkında olmadan uyuyakalmıştım. Uyandığımda saate bakıp yaklaşık kırk dakika boyunca uyuduğumu fark ettim. Yataktan kalkıp yerdeki terliklerimi ayağıma geçirip mutfağa geçtim. Özüm salonda telefonuyla ilgilenirken Handan yemek sırası kendisinde olduğundan çoktan mutfaktaki yerini almıştı.

√61+2x≠-4y [MAZRUB]Where stories live. Discover now