56. Bölüm: Çekim Yasası

287 17 8
                                    

Ne gerek vardı yeni bölüme, kitabı kaldırsan da olurdu diye haklı bir eleştiri gelse çıtımı çıkaramam çünkü haksızım ve yorgunum. Bir sene boyunca sınav var diye yeni bölüm yazamadım şimdiyse istediğim sonucun çok üstünde bir başarı elde etmiş olmama rağmen istemediğim yerde ve istemediğim bölümde okuyacak olmanın mutsuzluğu var. Bir de üstüne başka şeyler eklenince gerçekten işin içinden çıkılmaz oldu. Yine de bir şekilde kendimizi toplayıp yolumuza bakacağız. Sözümü tutamadım. Yaz bitti kitap bitmedi. Ama elimden geldiğimce çabalayıp hem kitabı bitireceğim hem de Mazrub ile ilgili başka şeyler de yapacağız.

Fazla uzatmayalım ve yeni bölüme geçelim. Artık finale gidiyoruz, beklenmedik şeyler de gerçekleşsin diye beklediğimiz şeylerini de okuyacağız. Kaçış yok.

Bölüm 56: Papatya

Özüm'den:

Yutkunup pişmanlıkla baktım yüzüne. Sözleri bir kez daha yankılandı kulaklarımda. "Bana baharı getirmeni istiyorum"

Dudaklarımı araladım bir şeyler söyleyebilmek için. Ardından yavaşça çektim elimi. Ona sert bir şekilde vurursam kırılması gerekirdi, yavaşça elimi çektiğimde değil. Ama hissediyordum. Onu bir kez daha hayal kırıklığına uğratmıştım. Benim için böyle çabalayan iyi bir insanı...

"Mete..." dedim yavaşça. Dudaklarını birbirine bastırmış bana bakıyordu. "Senin buraya gelinince duyguların değişmediği gibi benim de hislerimde sandığın gibi bir değişiklik yok." dedim tek seferde.

Ne kadar uzatırsam o kadar kötü olacaktı.

Saçlarımı geriye itip "Ben..." diye lafa başlayacağım an elini kaldırıp beni durdurdu.

Yüzündeki üzgün gülüşle "Ne söyleyeceğini tahmin edebiliyorum." dedikten sonra konuyu direkt kapatıp sustu ve karşıdaki denize baktı.

Dediğininin zıttını yapıp onu germek istemiyordum. Ellerimi dizlerimin üstüne koydum ve onun baktığı yöne döndüm.

Dudaklarımı ıslatıp benim için diğer önemli bir konuya değinmek istedim. "Benim için yaptığın onca şey için... Teşekkür ederim. En kısa zamanda gerekli ödemeyi sana yap-"

Kafasını hızla bana çevirip "Asla." dedi sert bir şekilde. "Bunu kabul etmem."

Kafamı hafifçe eğip "Olmaz." diye karşı çıktığımda
Hala bana pek de sakin olmayan bakışlar atmayı sürdürüyordu.

"Bu konuyu kapatalım."

Mete bir şeyi kabul etmiyordu. Ben onun hiçbir şeyiydim ve o bu hiçbir kimseye gereğinden çok çok fazla yardımda bulunmuştu.

Daha fazla dayanamayıp "Mete!" diye çıkıştım.

Derya hanım farkında olmasa da açık vermişti onu gördüğüm gün ayak üstü iki kelime konuştuğumuzda. Belki farkında bile değilde gerçeği anladığımı. Ama o kadar aptal değildim.

Zahmet edip de araştırmamıştım bile bu gönüllü avukat meselesini. Aklımda beliren sorular zihnimi kurcalarken klavye tıklamalarının sesleri eşliğinde arama motoruna bir bir yazdım cevabını almak sualleri.

Öğrendiğim şeyler karşısında adeta şok olmuş gibiydim. Doğru dürüst bir şey bile imzalamamıştım ben. Hiçbir şey yapmadan nasıl bir avukat ile konuştum?

Mete bir çok şeyi hallettiğini söylemişti. Buradan belliydi işte gönüllü avukat meselesinin gerçek olmadığı. Mete be kadar şey halletse bile benim imzalarım şarttı. Hem Mete iki günde nasıl bir gönüllü avukata ulaşabilirdi ki?

√61+2x≠-4y [MAZRUB]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin