7. Bölüm: Bitmeyen Şarkılar ve Yollar

527 51 37
                                    

Sizden ricam yorumlarınızı esirgememenizdir. Mümkünse istila edin her paragrafı yorumlarınızla : )

Bölüm 7: Bitmeyen Şarkılar ve Yollar

Kaan'dan:

Karadeniz'de sonbahar farklıdır. Yağmuru ve rüzgarı tüm şiddetiyle eser, iğne yapraklı ağaçlar yeşilliğin en güzel tonuyla görsel bir ziyafet verir insana.

Tabi ki böyle bir havada yürüyüş yapmak başkadır ancak işlerimden dolayı bu güzel görsel şöleni pencereden izlemekten başka çarem yoktu.

Bu gün yayından ziyade haftalık program için arkadaşlarla masa başında toplanmıştık.

İşlerimi hallettikten sonra güzel havanın tadını çıkartmak için sahil kenarından yavaş yavaş yürüyerek eve gitmeye karar verdim.

Yaktığım sigaranın dumanına tezat yağmurun toprakla birleşip ortaya çıkarttığı hoş koku ile ilerlerken beyaz ayakkabılarımı o ıslanan toprağa bulamaktan çekinmedim.

Sebepsizce seviyordum şöyle zıt şeyleri. Beyazı çamurla kirletmek, temiz sayfayı gereksiz karalamalarla doldurmak ve herkes birbiriyle konuşurken benim tek başıma bir köşede kulaklıklarımla takılmak...

Ve neden böyle olmayı sevdiğimi de biliyordum.

Çünkü uyumsuzluk kanımda var.

Yavaşça yürürken pazardan dönen teyzelerin meyve fiyatları hakkındaki yorumları, mevsimlik işçileri bu yıl için nasıl bir kazanç beklediklerini, küçük çocukların ellerindeki bisküviler hakkındaki fikirlerini az çok duyuyor hepsinin yüzündeki saf hali izleyerek ağır bir şekilde yürüyordum.

Ne bu insanların klasik rutini biterdi ne bu yollar ne de şakıyan kuşların şarkıları.

Küçük çocukları görünce aklıma gelen ufak bir delikanlı oldu. Ahmet'i ne zamandır görmemiştim. Telefonundan tarihe baktım. Günlerden pazardı. Hazır yürüyüş yapmışken onunla karşılaştığım parka tekrar gidip onunla konuşabilirdim.

Çocukları ve hayvanları seviyordum. Çünkü masumdular.

Ağır adımlarımı hızlandırdım.

Parka vardığımda yağan yağmuru tiye alıp ısrarla oyun oynan çocukları incelerken bulmam gereken kişi ile göz göze geldiğimde ben ona doğru usulca ilerlerken o bana doğru koşarak geliyordu.

Diz çöküp kollarımı iki yana açtığımda sadece bir defa konuşmamıza rağmen eski dostmuşuz gibi bana sarılan çocuğun yüzündeki gülümsemeyi detaylıca inceledim.

Siz çocuklar dünyadaki minik ama tatlı ayrıntılarsınız.

"N'aber Ahmet?" Dedim saçlarını okşayarak.

"İyiyim abi, sen?" dedi masum gülüşüyle. Öndeki süt dişlerinden birisi düşmüş ve gülüşünü daha tatlı bir hale getirmişti.

"İyidir aslanım" dedim o kendini yavaşça çekerken "Peçeteler yok galiba?" dedim ayağa kalkıp. Bu sözlerime karşılık yüzüne öyle bir gülümseme yerleşti ki sanki bahar gelmiş çiçekler açmıştı. Ha ben çiçekleri sevmezdim o ayrı konu.

"Artık peçete satmıyorum abi" Bu sözüne karşılık gülüşüne bende eşlik ettim. Artık çalışmıyor oluşu beni son zamanlarda en memnun eden şeydi.

√61+2x≠-4y [MAZRUB]Where stories live. Discover now