55. Bölüm: Bahar

287 18 2
                                    

Selamlar! Normalde kitap bir Kaan'ın bir Kardelen'ın ağzından ilerliyordu. Bu sefer farklı bir şey yapacağım. Bir bölüm Mete'den bir bölüm Özüm'den olacak.

O halde lafı fazla uzatmayalım. İyi okumalar çiçeklerim ^^

Bölüm 55: Bahar

Birkaç gün önce, Mete'den:

Ensemi kaşıyarak diğer elimle de ceplerimi üstten bir yokladım. Telefonumu kantinde şarja taktığımı hatırlayınca sağ elimi cebime koyup kapıyı açtım.

Odadan çıktıktan sonra içinde bulunduğum kantine bakındım. Burak bir köşede uyukluyordu. Aniden gıcırdayan kapı sesiyle içeri gelen kişiye baktım. İçeri girer girmez ayağı ile yavaşça kapıyı örten Kaan üstündeki siyah montu çıkarttı.

Beni görünce kafasını geriye iterek "Bitti mi yayın?" diye sordu. Birkaç adımın ardından tezgahın önüne geldiğinde Burak'ı görünce yüksek sesle konuştuğu icin pişman olmuş gibiydi.

Kafamı sallayıp "Bitti." dedikten sonra beyaz renkli sandalyeye geçtim. "Nereden böyle?"

Duvardaki saate bakıp "Murat'ın yanından." dediğinde parmaklarımı birbirine dolayıp elimi enseme koydum.

"Sahi adamla doğru dürüst bir konuşamadık ya. Bir ara görmek lazım."

Kafasını sallayıp elindeki montu ayaklı askıya astıktan sonra "Öyle." diye mırıldandı. "Benim saat geçmesin, yukarıdayım."

Göz kırpıp "Eyvallah." dedikten sonra çalan telefonumla aslında neden buraya geldiğimi hatırladım. Burak uyanmasın diye hemen "Bu kim?" diyerek şarjdan çektiğim telefonun ekranına baktım.

Gördüğüm isimle bunun gerçek olup olmadığını düşünmeye başladım. Nefesim kaçacak bir yer bulamayıp boğazımı düğümlediğinde kafamı havaya kaldırdım.

Heyecanla karışık bir korkuya yokmuş gibi davranmak söyleyeceğim en adi yalan olurdu.

Gözlerimi yumup gelen çağrıyı yanıtladıktan sonra telefonumu kulağıma yerleştirdim ve kekelememek için kendimi sıksam da bunu beceremedim. "A-alo?"

Sakin bir ses kulağımda "Merhaba. Mete." sözleriyle yankılandığımda yüz kaslarım beynime isyan edip özgürce davrandı. Önce yavaşça kıvrıldı dudaklarım. Sonra iyice yüzüme yayıldı o gülüş...

İşte sen bana en büyük darbeyi kendi ellerimle yaptırıyorsun.

Pencerenin önüne gittim onu taklit ederek "Merhaba. Özüm."

Aynı zarif, sakin ses tonunda "Müsait misin?" diye sordu ve ben sanki o beni görecekmiş gibi kafamı salladım.

"Tabi." Dudaklarımı ıslattığımda beni neden aradığını sormak için araladım dudaklarımı. Ağzımdan çıkan manasız seslerden bir şey söyleyeceğimi sanıp bekledi beni. Lakin vazgeçtim ona en fazla beni neden aradığını sorup konuşmayı bir an evvel bitirebilecek konuşmalardan kaçınmak için.

Konuşmaktan vazgeçtiğimi anlayınca iç çekti. Sanki o havayı gözümün önünde soluyormuş gibi canlandı zihnimde. "Ben radyonun yakınlardayım da."

Söylediği şeyle afallayıp öylece durdum. Pencereden dışarı bakıyordum ama gördüğüm şey onun silüetiydi. Yalancı bir surat. Sadece bir hayal ürünü...

"Bizim radyo?" diye sordum direkt.

Topuklu ayakkabının çıkarttığı ritimli sesten yürüdüğünü anlayabiliyordum. "Evet." dedi o nazlı tınıda. "Aşağıda bir kafe var hani."

√61+2x≠-4y [MAZRUB]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin