24~ "Deli olacağım, bu ne güzel kokmaktır böyle."

1.5K 160 376
                                    

Eğer ateş, bir insanın kılığına girseydi bu Zhan olurdu.

Yibo çırılçıplak bir vaziyette onun kolları arasındayken, unutamayacağı  bir gecenin yorgun sabahına gözlerini açtığında böyle düşünmüştü.

Çünkü Zhan'ın sıcaklığı altında domine edilmiş ve gözlerini kapatana dek sevgiyle öpülüp koklanmıştı her bir noktası.

Mahvolmuştu.

Dakikalar boyu büyük olanın adını inlerken, onun elleri her yerde, soluğu da ıslak ve hırpalanmış dudağının hemen üzerindeyken mahvolmuştu.

Ve hayatı boyunca böyle güzel bir mahvolmak yaşamamıştı. Her bir noktasındaydı. Artık Zhan'ın varlığı her yerindeydi. Saçlarının karışıklığında onun ellerinin izleri vardı. Kırmızı lekelerle süslenmiş boynu ve göğsünde onun dudağının imzası, bedeninin alt kısmına usul usul saplanan ağrıda ise onun tutkusunun bir gölgesi vardı.

Bütün bunların toplamının getirdiği yorgunlukla kendini öylece onun kolları arasına bırakmış, o uyurken  kendisinin ki gibi çıplak kalan göğsünde soğuk parmak ucuyla hayalet daireler çiziyordu.

Zhan göğsünün sol tarafındaki hayalet dairelerin çağrısına kulak vererek uyandığında geçirdiği gecenin sarhoşluğunu hala atabilmiş sayılmazdı. Gece, küçük olanın bedenini biraz daha kendi bedenine katabilmek için kuvvetli bir şekilde tuttuğu ince belini bu sefer okşar gibi tuttu ve o belin sahibinin saçlarını öptü.

"Yibo." Dedi karmaşık, bozuk bir sesle. " Ben rüya falan görmedim öyle değil mi?"

Yibo bu duyduğunda gülerken onun göğsünden destek alarak biraz doğruldu. Tam açamadığı uykulu gözleriyle büyük olana baktı ve onun boynundaki izlere dokundu hafifçe. " Yok, rüya değildi."

Sonra başını onun omzuna doğru düşürdü ve tenine parmaklarını uzattı yeniden. "Sahiden de seviştin benimle."

Zhan bunu duyunca onun belindeki tutuşunu arttırdı kendisine yaklaştırdı ve onu yeniden istedi. Fakat sonra bunun fazla olacağını düşündüğü için zihnini başka bir noktaya çekmeye karar verdi.

Göğsündeki solgun renkteki eli tuttu ve sol tarafına yöneltti. Yibo'nun eliyle kalbinin nasılda attığını hissetmesini sağladı.

"Burada, hiç dinmeyen bir yangın var."

Yibo sanki o yangına ve bıraktığı hisse yabancıymış gibi sordu. " Seni zor durumda mı  bırakıyor?"

"Artık değil." Diyerek onun yakınındaki alnına bir öpücük bıraktı. "Sen buradayken değil."

Bir hafta geçmişti. Gündüzleri birbirlerinden zorlukla ayrılıp okullarına gidiyor ve işleri biter bitmez kendilerini yurttaki odalarına kapatıyorlardı. Kapıyı l da her zaman kilitliyorlardı. Hiç dinmiyordu, birbirlerini görmedikleri zamanlardaki özlemleri biraz bile azalmıyordu.

Çok defa sarılıp kalmışlardı öyle, sayısız kerede birbirlerini öpmüşlerdi. Dün gece de ilk kez birbirlerini çok fazla sevmiş ve bedenlerini bir bütün haline getirmişlerdi.

Hala bir parça hayal gibiydi her şey.

Zhan sayısını unuttuğu kez tanrıya teşekkür ederken Yibo bedenini biraz çevirip onun göğsünün sol yanını öptü.

"Ben burada." Diye konuştu. İncitmek istemezmiş gibi büyük olanın kalbinin üstünü öpüp duruyordu. " Bir yangının ateşini değil, bir çiçeğin açmasını istiyorum."

Bu temas Zhan'ın kalbine hiç iyi gelmemişti, ki iyi durumda olmayan tek yeri kalbi de değildi. Ani bir hareketle yanındaki bedenin üstüne çıktığında Yibo onun gözlerindeki koyu gölgelere baktı keyifle.

Can't Pretend~YizhanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin