Bölüm 36: "Saçlarına Yıldız Düşmüş Anne."

6.6K 397 452
                                    

Multimedya;

Bölüm şarkıları; Zeynep Casalini - Duvar
Geiste - Ocean

Oy ve yorumlarınızı unutmayın 🥺❤️

Bölüm 36: "Saçlarına Yıldız Düşmüş Anne."

İçimde, sürekli yırtılan bir fotoğraf vardı.

Ben, her uyandığımda onun güzel gözlerini görmenin, güzel tenine dokunmanın hayalini yaşarken bir gün uyandığımda hüzünlü gözlerini görüyor, yaralı tenine dokunuyordum.

Bunun bende açtığı yarayı anlatamazdım.
Bu hüzünden ibaret olan acı dolu yaşantıyı anlatamazdım.

"Korhan," diye fısıldadım dehşet içinde. "Korhan kanıyorsun!"

Bir elime, bir ona baktım. Havada asılı kalan parmak uçları kanlı ellerimi tuttu. "Sakinleş," dedi komidine uzanıp bir parça peçete alarak. Parmak uçlarımdaki kanı silmişti. "Yalnızca bir sıyrık."

Başımı iki yana sallayarak yorganı üzerimden atmadan telaşla doğruldum ve ayaklarımı kalçamın altına kıvırarak kazağının eteklerine uzandım. "Yalan söylüyorsun," dedim ağlayacak gibi. "Çok kan var."

Kazağını soymak için yukarı kaldıracağım sırada, benden önce davranarak üzerindeki badi gibi kazağı yavaşça çıkardı. Gözlerim kolundaydı. Yaralı kolunu daha yavaş çıkartarak kazağı yerde bir köşeye attı. Gözlerim kanlı bir sargı bezi düştüğünde bebekleri titredi. Çoktan yarayı kapatmış, sarmıştı.

Parmak uçlarımı omzuna sarılı sargı bezine dokundurdum. Dikkatle gözlerime bakıyordu. "Ne zaman sardın?" Diye sordum yorgun sesimle. "Neden uyandırmadın beni?"

Yavaşça dokundum omzuna. Gözlerim gözlerine çıkmıştı. "Arabada hallettim," diyerek elimi avucu içine aldı. "Şimdi geldim ve hemen uyandırdım seni. Alabildin mi uykunu?"

"Uykumun şu an zamanı mı?" Diye sordum sesim titrerken. Yorgan dizlerimi örtüyordu. "Vurulmuşsun Korhan."

Boştaki elini kaldırarak yanağıma bastırdı. "Vurulmadım, ufak bir yara," dedi kabul etmeyerek.

Gözlerim gözlerine çıktı. "O yüzden mi böyle sardın?"

Hâlâ girdiğim şokun etkisinde olduğumdan başımı iki yana sallayarak bakışlarımı omzuna indirdim. Sargı sağ omuzunun üzerinden sol tarafına koltuk altına iniyordu. Sağlam bir şekilde sarılmıştı ama özensizdi. "Tek başıma böyle sarabildim, yoksa küçük bir sıyrık." Yanağımdaki elinin baş parmağıyla tenimi okşadı. "Bana inanmıyor musun?"

"İnanmıyorum," dedim kızmış gibi. "Kesin kandırıyorsun beni ağlamayayım diye."

Düz ifadesiyle ıslak göz altlarımı sildi. Ağlamıyordum ama dolu dolu gözlerimden bir kaç damla düşmüştü. "Zaten ağlıyorsun hemen," dedi ifadesiz bir sesle. Yorgun görünüyordu. "Ağlama."

Hızlıca kızaran gözlerimi sildim. "Ağlamıyorum," diyerek ellerimi kucağıma düşürdüm. "Çok acıyor mu?"

Ona sarılmak, ellerini tutmak istiyordum. Neden bilmiyorum ama bunu yapamamıştım. Kolu yaralıydı ve gerçekten yorgun görünüyordu. "Hiç acımıyor," dedi eliyle sargılı omzuna bir kere vurarak.

Hemen ellerine uzandım, "Hayır manyak," diye tuttum ellerini. "Psikopat mısın? Vurma öyle."

"Psikopatım." Tuttuğum eliyle elimi tutarak dudaklarına götürdü ve bir buse kondurdu. "Uyuyabilir miyim?" Diye sormuştu naifçe.

ÖLÜMÜN DÜŞLER SAHNESİWhere stories live. Discover now