Bölüm 3: "Davet."

24.2K 1.4K 855
                                    

İnstagram; zehranurpltt_

Halsey - Sorry.

Müzik tamamen Dolunay'ı tanımlıyor.

İyi Okumalar..

Bölüm 3: "Davet."

Kimsesizliğin semasında atılan ruhsuz çığlıklar, Adem ile Havva'nın cenneteki günahlarının bedeliymiş.

Kaburgalarında yaralı geçmişi, omurgalarında sahte geleceği taşıyan çocuklar, cehennemde yanmış meleklerin, azat edilmemiş günahlarının nedeniymiş.

Ve benliğimde ağlayan kimsesiz dizleri yaralı çocuklar, Tanrı'nın bana bahşetti vecanın kabilesiymiş.

Uçurtması gökyüzüne takılan çocuklara söyleyin ki; mavisi bu dünya için fazla olan gökyüzüne binlerce uçurtma kaçmış. O uçurtmalara göz yaşları bağlaymış. Merak etmemeleri gerektiğini söyleyin, masum mavili katil gökyüzünde öyle göz yaşları varmış ki, bulutlar bu yüzden gökyüzünü karartarak yağmur yağdırırmış.

Çünkü uçurtması gökyüzüne uçan çocukların dizleri yaralıymış ve gökyüzü buna hep çok ağlarmış.

Pencere pervazından odanın içine doğan güneşi şişmiş gözlerle kaç saattir izlediğimi bilmiyordum. Saat yaklaşık dokuz sularıydı. Şafak altıda sökmüş, güneş ışığını altının buçuğunda bahşetmişti. Sonuç olarak dört saattir güneşi izliyordum.

Gece uyumamıştım. Ruhumu tırmalayan sızı ve acıyla kendimi yapayalnız bir aptal hissederken, nasıl uyuyabilirdim ki?

Uyuyamazdım. Uyumamıştım.

Gece boyu sessizce ağlamış, avuçlarımı biraz daha kanatarak sessizliği büyütmüştüm. Dün gece hala adını bilmediğim cam gözlere güven hissetsem de, uyku benden izinsiz bir şekilde bedenimden sürgün edilmişti. Hareketsizce durduğum siyah yatağın içinde kıpırdandım. Bomboş bakıyordum. Gözlerim güneşin vurduğu pervaza saplanmış, donuk bir şekilde gözlerim oraya sabitlenmişti.

Bu sabah tepkilerimin katili; gecenin zifir karanlığıydı.

Tepkilerimi ve duygularımı gece çalmıştı. Bu yüzden gündüz geceye duygularım için yalvarıyordu. Çünkü güneş tepede ışıl, ışıl parlarken duygusuz bir varlığı kabul etmiyordu.

Saatlerdir izlediğim pencereyi göz hapsimden çıkardım. Bir ölüyü andıran hareketsizliğime son vererek, yorganı üstümden attım ve ruhsuz bir hareketle ayağa kalktım. Uykusuzluğun verdiği sersemlik alelade bir şekilde üzerimdeydi. Dağılan saçlarımı cılız ve rengi solgun parmaklarımla düzeltmeye çalıştım. Dün kıyafetlerimi değiştirme gereği duymamıştım. Sweatshirt'in içe doğru kıvrılan kapşonunu düzelterek ayaklandım.

Odanın içinde bulunan banyoya girmek veya girmemek arasında kararsız olsam da, elimi ve yüzümü yıkayıp kendime gelebilmeye ihtiyacım olduğu için kararsızlığımı ve tedirginliğimi iteleyerek banyoya doğru yürüdüm. Kahverengi kapılı banyo kapısının gri kulpunu tutarak aşağı çektim ve kapıyı aralayarak siyah beyaz olan banyoya girdim.

Köşede büyük ve geniş bir duşa kabin vardı. Camları buğulu olmak yerine düz ve içine gireni gösterebilecek cinstendi. Müthiş bir ahenkle dizayn edilen banyonun içine adımladım. Beyaz olan lavabonun yanına ilerleyerek aynanın karşısına geçtim.

Saçlarım düzeltmeme rağmen dağınıktı. Göz altlarım hafifçe torbalanarak morarmaya yüz tutmuş, dudaklarım kuruyarak derin çatlaklara yer vermişti. Gözlerimin önüne düşen bir tutam saçı geriye iteledim. O sırada, avuçlarıma değdi gözlerim.

ÖLÜMÜN DÜŞLER SAHNESİحيث تعيش القصص. اكتشف الآن