Bölüm 39: "Kalbe Geçirilen Hançerler."

4.5K 271 56
                                    

Multimedya;

Bölüm Şarkısı; Tommee Profitt, Brooke - Cant Help Falling in love DARK

Biliyorum, gerçekten beklediniz ve onları çok özlediniz. Siz onları özlerken bende sizi fazlasıyla, çok fazla özledim ama uzatmadan sizi hemen bölüme ışınlıyorum.
İyi okumalar, düşüncelerinizi paylaşmayı paragraf aralarında buluşmayı unutmayalım. ❤️

Bölüm 39: "Kalbe Geçirilen Hançerler."

Bilseydim kaderin yollarımda böyle fırtınalar estireceğini,
Kalbime hançerler geçireceğini,
Yahut Canıma can katıp onunla bertaraf edeceğini; yaşamak için çırpınmazdı yüreğim. Daha minicik bir çocukken bitirirdim içimdeki çiçekleri.

Yaşamazdım, çırpınmazdım "bir nefes daha" için.

Gözlerimi açtığımda, yıkılmış, harabe bir deponun karanlık küf kokan odasındaydım. Ellerimin kollarımın bağlanmış olmasını bekliyordum ama bir yer yatağında, üzerim örtülmüş şekilde yatıyordum.

Hiçbir şey görmesem bile kalbim o kadar hızlı atıp canımı acıtıyor, korku pençelerini boğazıma öyle çok bastırıyordu ki sakinleşebilmek için gözlerimi sımsıkı yumdum bilincimin ilk açıldığı an..

Ateşe bile isteye atlasada yanar, acırdı insan.

Kuruduğunu hissettiğim dudaklarımı dişleyerek titreyen kalbimin esaretiyle yumduğum gözlerimi açtım. Düşünce yeteneğim kafamın içinden çekip alınmış gibiydi. Arslan beni bulmuş muydu?

Bir fikir dahi yürütemeyecek haldeydim. Ruhum benden teslim alınmış, benliğim çaresizlikten dizleri üzerinde kanıyordu. Kaç ağıt dökülmüştü dilimde, kaç kez düşmüştümde dizlerimin üzerine yinede iyileşememiş, kalksamda kendime gelememiştim hiç bir zaman. Şifam dediğim adam bile gitmişti, şimdi kim iyileştirecekti beni? Nasıl kalkacaktım ayağa? Nasıl bakacaktım şu rengini onun güzel gözlerinden çalan gökyüzüne?

Ağlayacak gibi soluk vererek ellerimi başımın arasına aldığımda, o psikopat beni kaçırmış olsaydı bir köşeye bağlamış olurdu dedi içimdeki ses. Bir yatakta uyutmazdı.

Ve tam o anda, atıldığım karanlığın içinden bir ışık gibi beni çekip kurtarabilecek tek adamın, Korhan'ın, umudu kelepçeledi bileklerimi. Ellerimin arasına aldığım başımı çekerek etrafı görmeye çalıştım. Çok karanlıktı, en ufak bir şey bile görmüyordum. Şifamı göremiyordum. İçimdeki bu hançeri çekip çıkaracak adamı göremiyordum.

Başımda hissettiğim ağrıyla ellerimi yere yaslayarak avuçlarımdan güç alıp ayağa kalkmaya çalıştım. Başım dönüyordu, gözlerimi sıktım. "Lütfen sen ol," diye fısıldamıştım sessizce. Kanımda karıncalar dolanıyor, vücudumu uyuşturuyordu sanki. Bir elimi, kalkamadan alnıma yasladım ve kendime gelmeyi beklemek istediğimde küçük bir ses duydum.

Hemen sol taraftan dışarıdan ayak sesleri gelmişti. Başımı o tarafa çevirdim. Yutkundum. Sanki karanlık bana zarar verecekmiş gibi, boşlukta hissederek elimi kaldırdığımda, duvarı arayarak bir şeylere dokunmaya çalıştım.

Parmak uçlarıma değen soğuğu ve sert yüzeyi hissettiğimde tereddüt etmeden tüm elimi yaslayarak duvara üşümüş, güçsüz bedenimle yanaşmıştım ki, sesin geldiği yerde bir anahtar sesi duyuldı. Başımı hızla oraya çevirmemle, kapının aralanması ve bir insan silüetinin kapı girişinde belirmesi bir anda oldu.

Saçlarından tanırdım onu.. "Korhan," diye fısıldadım. Duruşundan, omuzlarından. İçimde, sanki ateşten bir el kalbime dokunmuş, dikişlerim sökülmüş, yıllardır biriken yaralar kanamaya yüz tutmuştu.

ÖLÜMÜN DÜŞLER SAHNESİDonde viven las historias. Descúbrelo ahora