Bölüm 8: "Anka'nın Küllerinden Doğan Serçe."

20.3K 1.2K 717
                                    

Medya;

Christian Ana - Dont Let Me Down

İyi okumalar. Yorum yapmayı unutmayın. ♥

 ♥

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Bölüm 8: "Anka'nın Küllerinden Doğan Serçe

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.


Bölüm 8: "Anka'nın Küllerinden Doğan Serçe."

Nefessiz geçen gecelerimin bana vaat ettiği vecalar, iltihaplı düşüncelerin kabuk tutmuş yüzeylerine işleyerek kendini alaşağı ediyor, soyunduğum benlik beni dışlıyordu. Duygularımı içime atarak oluşturduğum okyanuslar zehirlenmiş, zehir kanıma karışarak bedenimi zerk etmişti. Dudaklarım mey içmiş, göğsüme acının damarları yer edinmişti. Ruhun is tutmuş inlerinde çırpınan balıkları görüyor musun? Onlar denizlerime karışmış. Denizlerim alabora olmuş ama, bedenim batmamıştı.

Ta ki, O beni bulana kadar.

Ademoğlu, havva kızını boğmak için kaçınılmaz bir nedensin.

Bugün şafak sekiz. Korhan'ın yatağında uyandığım, onun yatağında yattığım ve bu çatı altında kaldığım sekizinci gündü. Gece, ilk kez biraz kestirebilmiş fakat çok sürmeden huzursuzluk ile uyanmıştım. Gün aymış, şafak ilmeklerini sökmeye yüz tutarken zaman kavramından yine habersiz kalarak kâbus tutmuş uykularımdan kaçınmak istediğimden tekrar uyumamıştım. Kâbusu olan uykular, gün doğmadan dirilmezdi. Kâbuslarıma dirilme lütfu verebilmem için, önce onları katletmeli, hemen ardından günü doğurarak gebe kaldığım hisleri yok etmeliydim.

Mutfaktaki masayın sandalyesine kurulmuş bedenimi hareket ettirerek, Korhan'dan izinsiz aldığım beyaz kazağı ile ellerim arasında tuttuğum kahveden bir yudum aldım. Sıcacıktı. Damağımı yaksa dahi, genzimden geçen o sıcak his buna değiyordu. Dün Korhan korumacı ve sahiplenici tavrı ile bana karşı koyerken, ben onu bundan vazgeçirme planları ile sabahlamaya yeltenmiş, bir kaç saatin sonunda bundan vazgeçerek tavanı boş boş izlemeye koyulmuştum. Fakat içimde bir yerlerde gitmem gerektiğini söyleyen o ses bir türlü kurtulamamıştım.

Aralık ayına yetişmem lazımdı.

Ve Aralık, gökyüzüne gitmem için vardı.

Saatten pek bir haberim olmasada, çok erken olduğunu daha aydınlanmamış havadan anlayabiliyordum. Mutfak penceresinden görünen gökyüzü kendini gün doğumunun kucağına bırakmak için hazırlanmış, yıldızlar silinmeye yüz tutmuştu. Bugün şafağın sökülüşünü ve gökyüzüne gün doğumunun asılı kalışını izleyecektim. Korhan salonda uyuyordu. Üstünü örtmeden uyuyordu. Onu örtmeye kalktığımda ise, ne denli bir manyak olduğunu sürekli üzerinden ittiği battaniye ile bir kez daha anlamıştım.

ÖLÜMÜN DÜŞLER SAHNESİWhere stories live. Discover now