Bölüm 38: "Kor Geceler."

4.8K 320 133
                                    

Multimedya;

Bölüm Şarkısı; Eda Baba- Ellerimde çiçekler
Emir Can İğrek - Defoluyorum

Bölüm 38: "Kor Geceler."

Ben mi ateşler içine düşmüştüm,
yoksa onun gözleri miydi beni ateşe veren bilmiyordum.

Ama kavruluyordum.

Ben, denizkızı, Korhan Çağlayan'ın denizi, kızı, cayır cayır yanıyordum.
Bu sefer yokluğuna, yıkılışına, benden alınışına yanıyordum.

Rengin'in kollarımı tutan ellerini ittim tüm gücümle. "Korhan!" Diye bağırdım. Kaçıncı haykırışımdı, gözlerimden kaçıncı damla düşüyordu bilmiyordum. Ama o, kapıdan çıkıp gittiğinde ben her nefeste ölüyordum.

"Dolunay!" Diyerek kolumu tutmaya çalıştı amcası öfkeli sesiyle. Çırpındım. Kollarımı o kadar büyük güçle çektim ki, Rengin arkasındaki koltuğa düştü.

"Bırak!" Diyerek bağırdım tutmak isteyenlere. Sanki beni delirtmek istiyorlar gibi her biri tek tek koluma asılarak tutmaya çalışıyordu çırpınan, acı içinde kıvranan bedenimi. İzin vermedim buna. Kim tutmaya çalışsa, canını umursamadan kurtardım kendimi. Canım gidiyordu çünkü, ellerimden uzağa götürülüyordu.

"Kendini de yakacaksın!" Dedi gürleyerek Merih.

Umrumda değildi. Ben, onun bileklerine o kelepçeler vurulduğunda yanmıştım.

Bir kez daha beni tutmalarına izin vermeden, gözlerimden akan yaşlarla kapıya koştum. Odanın içine bir kaç adam girmiş, Öykü sert bakışlarıyla kapıda belirmişti. Telaşla dolanan Rezzan'a kaydı gözlerim saniyeler içerisinde. Pencereden Korhan'ın gidişini takip eder gibiydi.

Göz ucuyla gördüğüm Rezzan'ı odağımdan çıkartarak burnumu çektim ve gözlerimi sildim. Saçlarımdan düşen tutamlar havada savruluyordu. Diz kapaklarımda bir güçsüzlük beni yere çeksede pes etmedim ama o kapıya nasıl vardım, o merdivenleri burktuğum ayağımla nasıl indim bilmiyordum.

Beni kaç dakika tutmuşlardı onuda bilmiyordum.

Açtığım kapıdan kendimi hışımla dışarı attım. Başımı çıldırmış gibi sağa sola çevirdiğimde aldığım nefesler henüz soluk boruma bile ulaşmadan infilak ediyordu içimde. Kocaman ve sessiz bahçenin ortasına koştum. Ağaçların yapraklarından dökülen hışırtılardan, havada salınan rüzgarın sesine kadar tüm gürültü doluyordu kulaklarıma. Nefes seslerimi işitiyordum suyun altından duyar gibi. Sanki aklım son kırıntısıyla uçuyordu benden..

Yutkunarak bahçenin ortasında durdum. Baldırlarım koşmamın şiddettiyle yanıyordu. Yüzüme uçuşan saç tutamlarını umursamadan yaşlı gözlerim sokağın sonuna baktı nefes nefese, gözlerim onu aradı her bir köşede ama yoktu.

Korhan yoktu. Polis arabaları yoktu.

Yalnızca kokusu kalmıştı ardında. Tükenmişçesine nefes alırken, ardında kalan kokusu doluyordu ciğerlerime. Hıçkırıklarım ağaçların uğultusuna karışıyordu ama benim feryadım daha büyüktü. Daha can yakıyordu.

Titreyen dizlerimi dik tutmaya çalışarak ellerimi başımın arasına aldım. Tarifi olmayan bir andı, şaka gibi değildi, gerçek gibi hiç değildi. Bir anda ayaklarım altından yer çekilmiş, gök gitmiş gibiydi.

Durmayan göz yaşlarımla gözlerimi sımsıkı yumdum. Arkamdan gelen bağırış seslerini duyuyordum. Öykü bağırıyor, Merih ona karşılık veriyordu ama nefes almakta zorlanacak kadar çok ağlıyordum. Lakin amcasının sesini işittiğimde zihnimi kaplayam o sarmaşıklar bir panzehir dökülmüş gibi geri çekildi. Sesler, kulağıma ulaşan gürültüler netleşti.

ÖLÜMÜN DÜŞLER SAHNESİWhere stories live. Discover now