Bölüm 16: "Kanatları Bal'a Bulanmış Kelebek."

16.3K 1.1K 566
                                    

Multimedya;

Sia - Bird Set Free

İyi Okumalar. ♥

Bölüm 16: "Kanatları Bal'a Bulanmış Kelebek."

2 Mayıs 2017

Zaman geçtikçe, acıların azalması yerine daha derinleşmesi ve artması çok garipti.

Hâlbuki herkes zamanın en büyük ilaç olduğunu söylerdi.

Yalanmış, zaman ilaç değil cehennemin ön fragmanıymış.

Üzerime giyindiğim uzun üstün düğmeleriyle oynayan ellerimi geri çekerek, saatlerdir ağrıyan başıma lanet ettim. Uçları yıpranmış parmaklarım beni sürekli rahatsız eden siyah saçlarımı kulaklarımın arkasına sıkıştırırken, keskin bir soluğu burnumdan verdim. Avuçlarım terlemişti, ensemde ki yanık yarası hala sızısını sürdürmekte, bileklerim hala sızlamaktaydı. Acılara yuva olmuş bedenimi sert sıranın sandalyesinde hareket ettirerek yüzümü sıra yüzeyine, koluma yaslayarak gömdüm.

Beni boğan düşüncelerden kurtulmayı deniyordum. Yaklaşan lanet bir doğum günüm, sadece bir hafta sonra o lanet günde yiyeceğim dayak ve saklanacak yer aramam vardı. Neden boyle olmak zorundaydı ki? Her doğum günü o bunaltıcı dolaba girip, acaba ne zaman beni dövecekler ve ne zaman uyuyacağım diye mi bekleyeceğim?

Hâlbuki daha dün dayak yemiştim o kadından..

Evet, her gece yediğim şiddet ve gecelerimde beslediğim krizlerim vardı. Ölüyor gibiydim. Belki de ölüydüm. Ama biliyorum, beni asla onlar öldürmemişti. Sadece bileklerimi kestiğim jileti ve boynuma doladığım ipi onlar bana vermişti. Beni öldüren, bendim.

Sesli bir nefes vererek dün gece yanmış olan bileğimi saçlarım arasından kurtararak, kafamı sıradan kaldırıp su toplamış olan görüntüsüne sıcak havada giydiğim uzun kolluyu çekerek orayı kapattım ve ağrıyan sırtıma bir iç çektim. Tenimin üzerine kazılmış bir yaranın sorunu yoktu. Sorun, ruhuma vurulmuş yaranın göğsümü lekelemesi ve nefesimi kesmesiydi.

Benliğim katiyen bu yıkımı kabul etmiyordu. Güç, beni acilen bulmak zorundaydı. Onun için, ölüm için, Yağmur için.

Dudaklarımı dişleyerek sürekli içine çekildiğim kuytulardan kendimi geri çekerek sınıfın duvarında asılı olan saate baktım. Bir kaç dakika sonra zil çalacaktı ve okul rehper öğretmeni ile görüşmem vardı. Beyza hoca.. Haftanın bir günü benimle konuşuyor, beni tedavi olmam ve bir psikoloğa gitmem için ikna etmeye çalışıyordu. Şu kadın.. Niyetinin iyi olduğunu biliyordum fakat istemiyordum, bunu anlamıyordu.

Hem, psikologlar bir boktanda anlamıyor zaten. İnsanlar neden bu kadar beni zorluyordu ki şu saçma psikolog için? En son Yağmur, o beni zorla götürdüğünde bana bir hasta olduğumu ve beni tedavi etmek istediğini söylemişti. Hayır, bunu istemiyordum. O aptal doktor bana bipolar olduğumu ve ciddi bir hasta olduğumu söylese de, bunu asla kabul etmeyecektim. Nedenini bilmiyorum, sadece etmeyeceğim.

Gözlerimi saatten alarak kollarımı göğsümde bağladım ve gülümsemeye çalıştım. İnsanlar yine aşağılayıcı bakışlar ardından beni izliyorlardı. Temeli sağlam atılmayan her kişiliğin çöküşü aslında işte bu. Gördüğümüz savunmasız kişilere yukarıdan bakmak.. Bunu bıraktıkları gün, çöktükleri yerden yeniden inşa edilecekler. Fakat bu onlar için imkansızdı, biliyordum. Onların temelleri değil, ruhları sağlam değildi.

Ah, onlar tam bir beyin israfı.

Ara ara üzerime düşen bakışları aldırmamaya çalışarak Öğretmenin ders anlattığı fakat bir dakikasını bile dinlemediğim tahtaya gözlerimi diktim. Allahım, zaman sanki hiç akmıyor gibiydi. Yaşamadığımı hissediyor ve kendimi bomboş buluyordum..

ÖLÜMÜN DÜŞLER SAHNESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin