Bölüm 14: "Deniz Kızları Boğmuş Okyanus."

18.2K 1.1K 669
                                    

Multimedia;

Blue Foundation - Bonfires.

Satır aralarında buluşalım, kaynaşalıııım . 🌊

İyi Okumalar. ☁

Bölüm 14: "Deniz Kızları Boğmuş Okyanus

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bölüm 14: "Deniz Kızları Boğmuş Okyanus."

Kanlı elleri tabutuma sürtünmüş Âdem oğlu, kaburgamda uyutulmuş yetimleri küllerinden nasılda doğuruyorsun böyle?

Kül yatağı olmuş mezarımda ki tabutum, intihar dolmuş.

Geceleri kabus, gündüzleri kabuk tutmuş. Ve günlerimin göğsünde açık bir yara, yanında ilmeklerinden kan sızmış geceler varolmuş.

Kabus giyinmiş bir ruhun, teni cam olmasa dahi kırılma sesi öyle bir duyulur ki ölüler tarafından, tüm tabutlar ağlamaya, mezar taşları yıkılmaya başlarmış. Toprağa karışmış beden öyle sert bir acıya mahkûm olur ki, ölü olsa dahi ruhu acıyan bedenlere ağlamaya, ağıt yakmaya başlar. Alyadua diyor ruh ağlarken, insanlık kabrinde azap var sanıyor; Hayır, hayır! Bu bir azap değil, bu bir ölünün, bir ölüye ağıtı diyor beden.

Bu bir Alyadua.

Peki ya, benim yakarışlarım? Benim yakarışlarım duyuluyor muydu? Gökyüzü benim bulut olup, yok olmak istediğimi görebiliyor muydu? Görsündü. Görsündü ve ben onun varlığına daha fazla bağlanmadan, beni alsındı. Aksi takdirde hastalığım şiddetleniyor, takıntılarım artarak beni ona bağlıyor gibiydi. Bilmiyorum, belki de abartıyordum ama öyle hissetmekten kendimi alamıyordum.

Ve uzun bir süre böyle hissedeceğimden de emindim.

Hastalıklı düşüncelerimi ve hislerimi bir kenara bırakarak, ellerim arasında duran kazağı başımdan geçirdim. Aylardır giydiğim kot pantolonu da bacaklarımdan geçirerek saçlarımı geriye doğru iteleyip üzerimde olan yorgunluğun verdiği hisle derin bir nefes aldım.

Giydiğim siyah, düz kazak onun kıyafetleri arasında en rahat olanı ve en sevdiğim olanıydı. Kollarımı aşıp ellerimi yutsa da, kalçalarıma kadar inmesi ve bana bol gelmesi hoşuma gidiyordu. Kazağı uçlarından çekiştirerek köşe de duran ayakkabılarıma doğru ilerledim.
Alışverişe gidiyorduk.

Sarılmamız üzerinden geçen üç saat, o çalışma odasına, bende onun yatak odasına çekilerek sessiz kalmıştık. Ayakları üzerinde ona uzun uzun, sıkı sarılmıştım. Karşı çıkmamış, itiraz etmemişti. Ben onu bırakana kadar da, o da aynı ben gibi sımsıkı sarılıp üzülmemem ve Öykü'yü aldırmamam gerektiğini fısıldamıştı. Fakat bu mümkün değildi o bana saldırıda bulundukça. Bir daha aynı şekilde bir girişimde bulunur muydu bilmiyorum ama, benim bir daha susmayacağımı biliyordum.

Susmamalıydım.

Hep sustuğum için bu haldeydim zaten.

Ayakkabılarımı ayağıma geçirerek, bağcıklarını bağlamadan ayakkabının içine sıkıştırdım ve üzerimden çıkarıp yere attığım Korhan'a ait olan eşofmanı ellerime alarak katladım ve yatağın üzerine indirip, saatler önce sakarlığımızla dağıttığımız yatağı atik hareketlerle toparlayarak koridora çıktım. Saat sabah sularıydı. Kayığını alıp düştüğü denizde yüzüyor, dalgalana dalgalana; üzerine aldığı bedenlerimizle denizin kimsesiz sularında yüzüyordu.

ÖLÜMÜN DÜŞLER SAHNESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin