Bölüm 4: "Yapayalnız."

21.3K 1.3K 749
                                    

Medya;

Racheal Yamagata - Over and Over.

İyi Okumalar..

🕯

Bölüm 4: "Yapayalnız."

Benim yalnızlığımda büyüttüğüm kimsesiz çocuklar, gökyüzümün parıltısız yıldızlarıydı.

Kimsenin bilmediği, bilsede önemsemediği o yalnız, binlerce parıltılı ve ihtişamlı yıldızlar arasında kaybolup bir başına kalmış yıldızlardan hemde.

Tek başıma kaldığım ve fısıltı ile karışık hayretli endişe nidaları salonda anbean artıyorken, cam gözler adını bahşettikten hemen sonra kaybolmuş, koşuşturan Rengin kadrajıma düşmüştü. Karanlığın aşıladığı korkunun, yer edindiği tırnaklarımı yaralı avuçlarıma gömdüm.

Endişeli sesi kulaklarımı eşelemişti. "Yabancı, neredesin?"

Kaşlarımın ortasına oturan derin çukur, onu görebilmek için kısılan gözlerime yardımcı oluyordu. "Rengin?" diye seslendim yükselen sesimle. Salondaki gerilim anbean artıyor, gerilim arttıkça bana korku olarak dönüş yapıyordu.

"Dolunay, koş benimle!"

Geldiğimden beri, ne olduğunu tam olarak hiçbir zaman bilemedim. Tıpkı şu an gibi. Ben; ne olduğunu merak ederken ve merakla birini beklerken, Rengin bu bekleyişi sonlandırmış, yanıma vardığı gibi ellerini bileklerime sararak beni çekiştirmeye başlamıştı. Yüzüme değen saçlarımı geriye iteledim. Renginin bileklerimi kafesleyen elleri beni topuklu ayakkabılarımla sürüklüyor, sendeleyip düşme tehlikesi içine girsem dahi durmuyordu. Sıklaşan nefeslerim ile diz kapaklarımı zorlarcasına peşinden sürüklendim. Büyük, ihtişamlı olan ve karanlığın düştüğü salonu saniyeler içinde koşmuş, merdivenlere varmıştık.

Sesler artıyor, ek bir kalabalığın geldiği salonun geriliminde tıngırdayan ayak seslerinden belli oluyordu. Birileri emir yağdırıyor, bir şeyler söylüyordu fakat adrenalin ve şok damarlarıma öyle hükmetmişti ki sadece koşmaya odaklanarak sesleri duyamıyordum.

Renginle birlikte birkaç dakika önce Rezzan ve adının Korhan olduğunu öğrendiğim cam gözlerin çıktığı merdivenleri çıktık. Bina tamamen karanlığa gömülmüştü. Hızlı adımlarla soluk soluğa çıktığımız merdivenlerde ki karanlık, bir ip sarkıtmışçasına sanki gerdanıma dolanmış, beni daha çok boğuyor, daha çok nefes nefese bırakıyordu. Karanlıktan, bazı anlar fazlasıyla korkuyordum. Ve bu o anlardan biriydi.

Hızlı adımlarla aştığımız merdivenden hemen sonra, önümüze çıkan ve kapılarla dolu koridor ile karşılaştık. Göz gözü görmüyor, sadece koridorun sonundaki pencereden yansıyan cılız ışık hafif bir aydınlık veriyordu. Rengin gerildikçe bileklerimi sıkıyor, fark etmeden yaralanmama sebep oluyordu. Merdivenleri çıktığımızda durmadı, bomboş olan koridorda yankılanan tok topuk seslerimiz ile hızımızı arttırdı. Koştuğumuzdan dolayı uçuşan elbiselerimizin, ayaklarımıza takılmadığı için dua ettim, yüzüme değen saçlarımı haşince geriye iteleyip sürekli arkamı kontrol ederken. Fakat düşecek konuma gelmeme rağmen durmayan Rengin, biraz daha hızlanmaya kalktı.

Büyük bir ses, büyük bir yankı yapana kadar. "Bana o piçi bulun!"

Duvarlara çarpan ses tüm şiddetiyle kulaklarıma dolduğunda, ellerim onun elinden kopmuş, o upuzun ve cılız ışıklı koridorun ortasında kalakalmıştık. Bir kaç ayak sesi geliyordu. Tenim gerilmiş, nefesim tutulmuştu. Korkuyla ona baktım. Koşuşturma sesleri vardı. Bir adam bağırıyor, bir şeyler söylüyordu. Ne yapacağımızı bilemez şekilde birbirimize bakıyorduk. Bir ses daha duyduğumuz ana kadar. "Koridora bakın!"

ÖLÜMÜN DÜŞLER SAHNESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin