Bölüm 4: Kartlar

1K 134 205
                                    

Xiao Zhan bir yumru gibi yatağa bırakılmış ve Yibo ondan uzaklaşmadan önce zar zor yerine yerleşebilmişti.

Yibo odayla bitişik olan banyoda kaybolmuş ve Xiao onun ne yapmaya niyetlendiğine dair yeterince ipucu ile birlikte, onun gidişini izlemişti.

Kafasını iki yana salladı, başını çevirmiş ve yaraya bakmak için ayağını kendine çekmişti.

Ayak tabanına gömülü bulabildiği kırık bir parça yoktu ama parçalanmış deride küçük ama hala kanayan bir yara kalmıştı. İlk kez, bu yaranın hızlıca iyileşmesine sebep olacağından, ileriki  günlerde gidecek bir yeri olmadığı için minnettardı, hatta belki kendi kendine de iyileşirdi.

Tam o anda bir hareketlilik duydu - bir çekmece açılmış, bir diğeri kapanmıştı. Kendini tutamayıp dinlemek için kafasını eğdi.

Hemen, ilgisinin öznesi geri dönmüş ve Yibo yatağa küçük bir ilk yardım çantası fırlatmıştı. Sonra  uzaklaşmış ve köşedeki tekli koltuğa oturmuştu.

Xiao Zhan'ın bakışları ilk yardım çantasından Yibo'ya kaydı ve çocuğun onu izlediğini gördü. Sandalyeden sarkmıştı, nahoş bir halde değil de, aynı anda hem pervasız hem seksüel anlamda soğuk hava saçan o, yegane ve ayartıcı haldeydi.

Bu ne demek oluyordu?

Açıkça, Yibo sikilmeye ihtiyacı varmış gibi gözüküyordu.

Lanet olasıca her daim.

Bakışlarında, yakınlarında olacak kadar şansız olan herkesi kavuracak yakıcı bir yoğunluk ve dudaklarının kıvrımında can sıkıntısı ile bir çeşit karanlık yaramazlığı çerçeveleyen bir dudak büküş vardı.

Xiao Zhan çocuğa diktiği gözlerini ondan çekti, doyasıya bakmaktan utanmamıştı ama şimdi gözeneklerinden sızan arzu, zaten sıkışık olan sinirlerinin daha da kasılması ve belinin alt kısmındaki bölgenin tamamının azap verici şekilde güzel bir acıyla uyuşmasıyla birlikte cezasına katlanmak zorunda da kalmıştı.

Tam burada neyi çözmeleri gerekiyorsa çözmesi gerekiyordu ki ikisi de kendi hayatlarına devam edebilsin.

Tek kelime etmeden, ilk yardım çantasını kendine çekmiş ve salini* çıkarmıştı. İşte o zaman günün erken saatinde olan olaylar aklına gelmiş ve kocaman açılmış gözlerle Yibo'ya dönmüştü.

"Kaza-" söze girdi ama çabucak kendini tuttu. "Yarış," demişti, sesi daha kontrollü, temiz, tarafsız ve umut ediyordu ki çok fazla endişeden yoksun bir tondaydı. "Vücudun ne halde? Tekrar kalktın ama çürükler olmuştur."

Yarı yarıya beklediği cevap gelmiş ve tahmin ettiği kadar da sert olmuştu. "Seni ne alakadar eder?"

Xiao Zhan oldukça ihtiyacı olan birkaç dakikayı bir cevap düşünmek için kullanmıştı. Aynı zamanda da pamuğu sıvı ile ıslamış ve yaraya doğru hafifçe dokundurmaya başlamıştı.

"Arkadaşız biz," diye sonunda cevap verdi. "Yaralandığını görmek beni neşelendirmiyor yani."

Bir kez daha her şeyi mahvettiğini fark etmeden hemen önce kelimeler ağzından güç bela çıkmıştı.

"O zaman niye beni kendinden uzaklaştırdın?" Yibo sormuş ve Xiao Zhan onun bilmeden açtığı içini yiyen kurtlar sandığı üzerine yalnızca iç çekebilmişti ama halletmeleri gereken mevzu zaten bu olduğundan, hangisinden başlayacağına şaşarak kurtçukların kafasının içinde gezinmesine izin verdi.

Gerçekle başlayacaktı, her ne kadar keşfetmesini istemediği başka bir gerçeğe tehlikeli biçimde yakın olsa da.

"Seni uzaklaştırdım çünkü ben kendim düşmüştüm, seni de kendimle birlikte aşağıya çekmek istemedim."

Yibo'nun cevabı dalga geçercesine sert bir kıkırtıydı ve Xiao Zhan kafasını iki yana sallamaktan başka bir şey yapamıyordu. Bunun kolay bir konuşma olacağını zaten hiç beklememişti.

"İki yüzlüsün," diye tıslamıştı Yibo. "Ayrıca sahte ve manipülatifsin."

Yibo bunun ardından sessizleşmiş ve Xiao Zhan bakışlarını kaldırıp onun sessizce kudurduğunu görmüştü, dudakları düz bir çizgi halindeydi.

"Bitti mi?" Xiao Zhan sordu.

Bir cevap almamıştı.

"Eğer bitmediyse acele etme bitirince söylersin ama eğer bittiyse o zaman tam olarak neden bütün bu hakaretleri bana yağdırdığını bilmek isterim."

"Hayat bundan ibaret değil," Yibo'nun cevabı anında geldi. "Nasıl bunu söyleyebilir..."

Xiao Zhan donmuş ve kesinlikle cümlenin geri kalanı ağzından sonunda çıkabildiğinde Yibo'nun nefesinin ağırca titremesini duymuştu. "Nasıl bunu söyleyebilir de beni kendinden uzaklaştırırsın?"

Xiao Zhan bakışlarını ayaklarına çevirdi ve çantadan merhemi aldı.

"O...durum kötüydü. Hala kötü ve henüz atlatamadığını da biliyorum ama beni uzaklaştırman için bir neden yoktu. İnsan içinde belki ama nasıl...özelimizde de? Üstüne gelmedim. Alana ihtiyacın olmasına saygı gösterdim ama bir yıl oldu. Bir sene boyunca kendini bana karşı kapattın. Bunu daha ne kadar sürdürmeyi planlıyorsun?"

Zhan yutkunmuş, sözlerini dikkatlice seçmek için elinden geleni yapmıştı.

"Sen benim tek arkadaşım değilsin Yibo," demişti. "Ayrıca bir senedir konuşmadığım tek kişi de sen değilsin. Niye bunu bu kadar fazla büyütüyorsun?"

Konuşurken sesi sakindi ve sonrasında odaya sessizlik hakim olmuştu. Yine de kısa süre içinde kafasını kaldırmaktan kendini alamamış gördüğü şey anında kalbinin göğsünden fırlamasına neden olmuştu.

Yibo'nun gözlerinin kenarları kıpkırmızı kanlanmış ve o yürek burkan gözlerinin derinlikleri koca koca gözyaşlarıyla dolmuştu.

Gözyaşları gözünden süzülmemişti. Xiao Zhan panikle ayağa kalktı, daha fazla oturup kalamıyordu.

"Yibo," diye seslendi. Nazikçe. Ürkekçe.

"Ben senin arkadaşın olmak istemiyorum," demişti sıkılı dişlerinin arasından. "Artık değil."

Xiao Zhan nefes almayı kesti. "Yibo," diye uyarmıştı.

"Ben seni istiyorum," çocuk duraklamadan devam etmişti. "Sana sahip olmak için ne yapmam gerekiyor?"

Xiao Zhan bunların hiçbirini anlayamıyordu. Bu çocuğun civarında veya önünde kalamayacak kadar, o yüzden kapıya doğru bir adım attı ama hala sarılmamış yarasından gelen acı, o anda bununla nasıl başa çıkacağını çözmenin bir kez daha kaçmaktan daha akıllıca bir çözüm olacağına dair kesin bir hatırlatıcı olmuştu.

"Yine mi kaçmak istiyorsun?" Yibo sormuş ve Xiao Zhan cesurca bakışlarını onunkilerle birleştirmişti.

"Yapma," diye hırlamıştı, yüzü karanlık, ölümcül bir şeye doğru evriliyordu.

Yibo gülümsemiş, ve dudaklarının kötücül kıvrımları Xiao Zhan'ın ödünü koparmıştı.

"Gördün mü?" demişti, "İki yüzlü. Sahte. Manipülatif. Gerçek sen busun işte değil mi?"

Bu sözler üzerine çocuğun bakışlarından bir şey eksilmişti ve sonrası Xiao Zhan'ı tümden parçalayıp yutmaya and içmiş açlıktı.

"Ben senin bu tarafını da bilmek istiyorum," diye ilan etmişti Yibo.

"Gözlerimin sana değdiği ilk siktiğimin gününden beri neden seni aklımdan söküp atamadığımı anlamak istiyorum."

"Ben rol yapmaktan bıktım. Peki ya sen?"

Çevirmen Notu:

* Salin, yara temizlemek için kullanılan tuzlu su serumu.

Aralarındaki ilişkinin ne denli karmaşa içinde olduğunu biraz daha iyi anlayabildiniz mi? Umarım duygu yoğunluğunu güzel yansıtabilmişimdir sizlere. Gerçekten zevkle okumanızı çok istiyorum çünkü kendim öyle okuyorum. O zaman, tekrar görüşene dek, dostlar.

The Winter Wind | YizhanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin