Bölüm 28 - Köprünün İlk Ayağı

162 20 68
                                    

Gözlerime vuran ışıkla uykumdan sıyrıldığımda, bir an nerede olduğumu şaşırdım ve Ünal'ın evinde olduğumu hatırlamam üç saniyemi aldı. Gözlerimin önündeki beden de Giray'a aitti, evet. Beraber uyumuştuk. Güneşin duruşuna göre saat öğlene geliyor olmalıydı, bu sefer uykumu almıştım. Ama kendimi kasmış olmalıydım ki, boynum ağrıyordu.

Pozisyonumuzu hiç bozmamış, yattığımız gibi uyumuştuk belli ki. İkimiz de gerilmiştik sanırım. Giray'ın sırtı hâlâ bana dönüktü, benim de yüzüm ona.

İkimizin de uyanması gerektiğini düşündüm. O hâlde onu uyandırmaktan çekinmeme gerek yoktu. Elimi kaldırıp sırtına yaklaştırdım. İşaret parmağımı tam sırtına değdirecekken durmuştum. Bir anlık tereddüdümü yendiğimde parmağımı sırtına değdirdim. 

Kavisli bir çizgi çizer gibi hareket ettirdim. Sonra bir de 'ü'. Peşine aşağı doğru düz bir çizgi 'l'-

"Gülce."

Uykudan sıyrılan çatallı sesi beni birden yerimde sıçratınca elimi hızla kendime çekip olduğum yere sinmiştim. Yanlış bir şey yaparken annesine yakalanmış çocuk gibiydim.

Yattığı yerde dönüp yüzünü yüzüme çevirdiğinde, kısık gözlerle bana bakıyordu. Göz kırptı. 

"Hayırdır, canın mı sıkıldı? Çok mu oldu uyanalı?" dedi, hâlâ boğuk gelen sesiyle.

Yutkundum. "Yoo," dedim, benim sesim de niyeyse içime kaçmıştı sanki. İlk kez yanımda bir erkekle uyanıyordum. İlk kez böylesine etkilendiğim bir erkekle birlikte uyumuştum. Ama hiç de birlikte uyumuşuz gibi değildi. 

Ve..bana hâlâ biraz uzak bakıyordu.

Yine kim bozmuştu dengelerini bunun?

Derin nefesleri, çok uzakta olmayan dudaklarının arasından her süzülüşünde yüzüme çarpıyordu sanki. "Dinlenmiş görünüyorsun," dedi.

Başımı salladım. "Sen de dinlenebildin mi biraz? Benden bile yorgun duruyordun dün?"

Kaşları çatıldı. "Senden bile.." dedi mırıldanır gibi, sanki bu kelimeler onu kızdırmış gibi. "Sen neden o kadar yormuştun kendini Gülce? Ünal bitkinlikten kötü olduğunu söylediğinde.." Keskin bir nefes çekti içine. "Yalnız kalmak istiyorum dedin, seni rahat bıraktım. Ama sen kendini niye hiç düşünmüyorsun? Ünal'ı bile endişelendirecek kadar kötü hale gelmene niye izin veriyorsun?" Gözleri de uykusu gibi iyice açılmıştı artık, ki kızgınlığını, sitemini ve azarlar ifadesini rahatça görebiliyordum. 

"Kafamın içi durmayınca ben de duramıyorum," dedim sakince. Kelimelerim tane tane çıkıyordu, konuşurken zorlanmıyordum. "Çalışırken kendimi kaybetmişim, doğru. Kendimi, bünyemi çok zorladım o da doğru. Fiziksel yorgunluk ne ki Giray? Bak uyudum geçti. Ama zihinsel yorgunluk..o uyumakla geçmiyor." Konuşurken zorlanmıyordum çünkü kendimi ve bu hislerimi ona anlatmak istiyordum uzun süredir. Bilmemek beni nasıl yoruyor, anlasın istiyordum.

Bendeki bilinmeyenlerin yüklerinden birazını da o azaltsın istiyordum.

Gözlerini benden kaçırıp, arkamdaki  bir noktaya dikti. "Ünal sorularını cevapladı mı bari? Gecenin bir yarısı kapısına dayanmana değdi mi?" Sesine değen soğukluğun kaynağı neydi bilemiyordum. İşte yine hiç vakit kaybetmeden bana yeni bir bilinmeyen daha yüklemişti. 

Yine de kızamıyordum, bugün fazlasıyla sakindim. 

"Bazılarını cevapladı, evet. Daha cevaplayacağını da düşünüyorum. O, başkalarının aksine susup sadece bakmıyor." İnatla gözlerinden çekmediğim elalarıma, bu sözlerimle değdirmişti karalarını. Ben onun gözlerinin içine bakmaktan çekinmiyordum.

ZAMANSIZWhere stories live. Discover now