Bölüm 42 - Tüm Pes Edişler

542 17 66
                                    

"Gülce..." 

Bıkkın bir şekilde ismimi söyleyişi, üçüncü kez kapattığı camı dördüncü kez indirişime verdiği tepkiydi. Artık başka bir şey demiyor, sadece adımı söylemekle yetiniyordu. Belki de sırf bunun için yapmaya devam ediyordum. Adımı söylesin diye...

"Sıcak oldu," dedim öncekilerde olduğu gibi aynı cevabı düz bir sesle onun yönüne göndererek.

Eli vitese gitti, artırdığı vitesle araba biraz daha hızlandı. "Klima açıkken camı açmanın bir anlamı olmuyor, içeriyi asıl soğutacak şey klima ve ona da engel oluyorsun. Lütfen kapatır mısın?"

Dudaklarımı bükerek camı kaldırdım ve yüzümü ondan ters tarafa, yana çevirdim. 

Yolculuğumuzun on ikinci dakikasında koltukta yürüyen örümceği görmemle çığlığı basmış, ani frenle duran araba yüzünden kaybolan örümcek sebebiyle iyice çıldırmış, arabadan atladığım gibi zıplamaya ve üstümü çırpmaya başlamıştım. Aynı anda da Giray'a kızıyor, onun suçu olduğu minvalinde şeyler söyleniyordum. 

Sakinleşmemi sağlayan şey Giray'ın peçeteye aldığı örümceği bana göstererek yol kenarına bırakması olmuştu. Ama yine de bir kere gerilmiştim ve tekrardan arkaya değil, öne geçmiştim. Bu da sinirimi iki kat bozmuştu. Giray'ınsa yüzüne kendini beğenmiş, az önceki yanına oturmak istemiyorum laflarımı yediğimi gösteren bir sırıtış getirmişti. Araba çalışır çalışmaz, "Durdur arabayı, arkaya geçeceğim, vazgçetim," demiştim öfkeyle ama durmamıştı, keyifli bir şekilde sürmeye devam etmişti.

Ben de ondan sonra ilk camı indirişimde bu sefer onun sinir olduğunu görmüş ve bir süredir bununla canını sıkmaya koyulmuştum. Keyifliydi, sinirlendiğini ama sakin kalmak ve bana ters bir şey söylememek için çabaladığını görmek hoşuma gitmişti, ben de devam etmiştim. 

Ama şimdi bundan da sıkılmıştım artık. Onu sinir edip beni keyiflendirecek başka bir şey bulmalıydım. Bu sabah yola çıkacağımızda, içimden bir şeye karar vermiştim. Madem Giray bu saçma oyununda inat edecekti, o zaman ben de neden diye sorgulayıp üzülmek yerine, onun beni sinir ettiği gibi bulduğum her fırsatta onu sinir edecek ve benim kadar onun da bu süreçte yorulduğundan emin olacaktım. Anlayışlı Gülce çıkış yapmıştı, bir süre huzur kaçıran Gülce ile muhattap olacaktı Giray Bey.

"Neden nereye gittiğimizi söylemiyorsun? Amacın ne yani? Heyecan gizem yaratmaya mı çalışıyorsun? Ne geçiyor eline? Zevk mi alıyorsun? Bilirsem ne olur kapıyı açıp hareket eden arabadan mı atlarım? O kadar mı kötü bir yere gidiyoruz?" Hiç nefeslenmeden sıraladığım sorularımı yüzünde mimik oynamadan dinlemiş, tek tepkisi sakince ve monoton bir ritimle direksiyona vuran işaret parmağı olmuştu. Ben de elimi uzatıp onun gibi direksiyona vurdum parmaklarımı, dağılan dikkati şaşırdığı için bana dönerken de kornaya basmıştım. "Niye konuşmuyorsun?" dedim bu sefer de biraz daha yüksek sesle.

"Gülce ne yapıyorsun?!" Ne yapıyorum der gibi dudaklarımı büktüğümde az önce çatılmış kaşları gevşemiş ve inanamıyormuş gibi havalanmıştı. "Kaza yapalım mı istiyorsun? Şaka gibisin gerçekten de..."

Kahkaha attım. Dolu dolu güldüm, çünkü bu dediğine ancak gülünürdü. Şaka gibi olan şu arabanın içindeki iki kişiden nasıl ben olmuştum? 

"Konuşmuyorsun ama," dedim, onun söylediklerini umursamamış gibi. "Niye konuşmuyorsun?"

"Araba kullanıyorum Gülce, dikkatimi dağıtıyorsun."

"Ben kullanayım," dedim hemen. "Benim dikkatim senin pek değerli dikkatin gibi kolayca dağılmaz. Konuşurum, şarkı söylerim, senden daha iyi bir şoför olurum bence."

ZAMANSIZWhere stories live. Discover now