Bölüm 3 - Buluşma

450 64 56
                                    

Portmantonun aynasındaki yansımamda kilitli kalmış gözlerim, biriken yaşlarla buğulanmıştı. 

Kardeşimi almışlardı. Benim yüzümden... 

Dikkatimi çekmek isteyen Giray'ın sesi yüksek çıkmıştı. 

"Gülce, kendinde misin?" 

Değildim. Aynadan kendimle bakışıyordum ama kendimle yüzleşemiyordum. Aptallığımın ucu gelip kardeşime dokunmuştu. 

Eli koluma dokundu. "İçeri geçip oturalım önce olur mu? Bir su falan içsen, mutfak nerede? Getireyim ben." 

Mutfağa girdim, o da peşimden geldi. Masaya oturup sürahiden doldurduğum bir bardak sudan iki yudum aldım. Gözlerim endişeyle beni izleyen gözlerini buldu.

"Daha iyi misin?" diye sordu. Bunun saçma bir soru olduğunu kendisi de biliyordu.

Ayağa kalktım, "Polise gidiyorum ben," dedim ve mutfaktan çıkıp çantamı almak için odama ilerledim. Peşimden "Yapamazsın," diye seslendiğini duymuştum. Benim peşimden o da odama girdi. Kapının önünde dikilmiş beni izliyor aynı anda da konuşuyordu. 

"Polise gidemezsin, duydun mu beni?"

Askıdan aldığım deri ceketi sırtıma geçirdim.

"Polisin içinde adamları var, hemen haber uçar." 

Çalışma masama ilerleyip çekmeceden annemin zorla yanıma verdiği biber gazını alıp çantama attım. Sonra yatağımın yanındaki etajerin üstünden şarj aletimi ve cüzdanımı alıp onları da çantanın içine fırlattım. 

"Önce biraz sakin olsan da konuşsak, şu an en mantıklı hamle içinde olduğun durumu anlamak olur. Çünkü hiçbir şey bilmediğine eminim." 

O konuşurken ben odadan çıkmış kapıya doğru yürüyordum koridor boyunca. Portmantoya fırlattığım anahtarları da alıp kapıya uzandım ama Giray'ın kolumu kavrayan eli bana engel oldu. 

"Dur artık! Nereye gidip ne yapacaksın böyle?" dedi bağırarak. 

Ben de bağırarak, "Polise gidiyorum sana söyledim," dedim. 

Sabır dilenircesine bir saniye yukarı baktı, sonra gözlerini yüzüme indirdi. Sakin olmaya çalıştığını görebiliyordum, ama sinirliydi de. Sadece şu anki tavrıma değil öncesinde söylediğim ve yalan olduğu şu an belli olmuş şeylere de. Yutkunduğunda gözüm yine adem elmasına kaydı, bu sefer boynunda atan damarı da farkettim. 

"Sana polise gidemezsin dedim! Kardeşine yarardan çok zararı olur bunun. O yüzden önce iki dakika dur, oturalım ve bu sefer gerçekten konuşalım." Elimdeki çantayı alıp portmantoya koydu. "Sana sabah söylediğimi unut Gülce, belli ki bizim tam manasıyla bir tanışmaya ihtiyacımız var." 

Adımlarım beni salona götürürken elimi saçımdan geçirdim. Kendimi kanepenin bir ucuna bıraktım, o da diğer uca oturup bana döndü. Ayakkabılarıyla içeri girdiğini fark ettim o an. Elinde tuttuğu telefonu çeviriyordu diğer eliyle. Konuştuğunda sesi sertti.

"Başından beri bana yalan söylüyorsun, yok şans eseri oradaymışsın, yok kim olduğumu bilmiyormuşsun... Sen bu adamları nereden tanıyorsun Gülce?" Kaşlarını kaldırmıştı. "Kardeşini kaçıracak kadar onları kızdıracak ne yaptın?" 

Ben o adamları tanımıyordum. Ben onu da tanımıyordum. Ben bir işin içine girmiştim ama işle ilgili hiçbir şey bilmiyordum aslında. Bana ne söyleniyorsa onu yapıyordum şimdiye kadar. Tamam, Mithat Bey'in önceden yaşadıklarına bakarsak riskleri olduğunu biliyordum ama bu kadarını düşünememiştim. Ben konuşmayınca devam etti.

ZAMANSIZWhere stories live. Discover now