ON ALTINCI BÖLÜM: "SARDİNYA'NIN LANETİ"

65 1 0
                                    

****

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

****

Bazen unutmak ve unuttuğu her bir şey için yeniden duygularını doğurmak istiyordu Minba. Yeni bir benlik yaratmaktı niyeti. Tanrı Okalina bu isteğini duysa kendisini diri diri yakar, Neyruma'ya (Tanrıların Gezegeni) gönderirdi. Bunu biliyordu ancak bir büyücü varlığını reddetse bile kendi benliğini reddedemezdi. "Moo?" Diye sorgu dolu bir sesle dedektifi omuzlarından dürttü. Axkar kalesine varmadan önce Sardinya bataklığına uğramaları gerekecekti. "Minba Sardinya sahiden de efsanelerde anlatıldığı gibi mi?" Minba'nın Moo'nun Sardinya efsanesinden haberdar olduğunu bildiğine şaşırmadı. Hulari de birçok dedektif  gezegenin efsanelerini ve büyülü tarihini bilirdi. Bir kısmı gönülden inanır, bir kısmıysa tamamen gezegen tarihindeki büyüyü ve mucizevi savaşları aptal bir gelenek olarak  görürdü. Sadece şehir yaşamına inanırdı. 

"Sen efsaneden haberdarsın?"

"Tamamına." Minba'nın dudakları heyecan ve şaşkınlıkla havaya kalktı. 

"Bataklıktaki nöbetçiyi biliyor musun?" Moo tırnaklarıyla başını kaşıdı. Bazı saç kökü yiyenler* bitkide ki yuvalarından çıkıp saçlarına dadanmıştı. Bu kadar kuvvetli kaşınıyor olmasını buna bağlayabilirdi. 

Saç kökü yiyenler: Bitki yapraklarında küçük koloniler halinde yaşayan böceklerdir. Canlıların saç bitimindeki vitaminlerle beslenir ve hayatta kalırlar. O kadar hızlı ve küçüklerdir ki kolayca yakalanamamış, yeteri kadar incelenememişlerdir. Binlerce türü olduğu varsayılmaktadır. 

"Bataklıkta duran nöbetçi dilekleri gerçekleştiriyordu..." Duraksadı, tökezleyiverdi. Moo'nun yüzünde sadece Minba'nın anlayabileceği cüretkâr fakat ona tezat korku dolu bir ifade belirdi. İçindeki bazı düğümler bazı haritaları o haritalarsa bir labirent gibi yarattığı sonuçlara kendisini sürükledi. 

"Milatta Sardinya bir bataklık değildi Moo." Moo duraksadığı yerden bir adım daha atmasıyla Minba da hareketlendi. Fazla yavaş ya da fazla hızlı yürümek istemiyordu. Orta yolu buldu. "Savaş çıkmadan önce orada yaşayan az sayıda da olsa hularili vardı." İnce yapılı yüzü kasıldı, bazı şeyleri hatırlamakta güçlük çekiyordu. "Geçimlerini tarımcılık yaparak geçiriyorlardı. Ne yazık ki savaş onları da vurdu." Gözüne o tarih kitabını okurken incelediği kanla kaplı resimler geldi. Savaş her zaman acıyı doğururdu ve doğan acıdan mutluluk yetiştirilemezdi. Hiçbir meşale o an kalbindeki yakıcı ateş gibi canını kül edercesine yakamazdı. 

"Evet?" Moo devam etmesini ister gibi Minba'yı sorguladığında Minba'nın içinde kopan fırtınalardan haberdar değildi. 

Minba yutkundu, yine de anlatmaya devam etti. Moo bazı detayları bilemeyebilirdi. Sonuçta her kitap aynı bilgilerden ve kaynaklardan beslenmiyordu. "Düşünsene Moo tarımcılıkla uğraşan bir halk savaşa ne kadar direnebilirdi ki? Onlar da direnemedi zaten. Hatta keşke sadece canımızla ödeseydik savaşın bedelini dediler. Bir sürü yenidoğan hulariliye ve dişilere dokundular. Bedenlerinden iğrenç bir şekilde yararlandılar. Sonraysa onları diri diri yakıp küllerini kadehlerinin içine serpiştirip içtiler." Hareli, renkli gözlerinden akan yaşların bir kısmı yanaklarına dökülmeyi becerdi, diğer kısmıysa kalbinin derinliklerine doğru döküldü. Kalbinin içine bir nehir gibi akan duyguları damarlarında yaşamaya başlamıştı. 

BAYAN MOO: KATİLİN PEŞİNDEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin