YİRMİ YEDİNCİ BÖLÜM: "GÜÇLERİN SAVAŞI"

51 1 0
                                    

****

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

****

MİNBA'NIN GÖZÜNDEN...

Bir büyücü başka bir büyücüyü nasıl tanırdı?

Bunun aslında birçok yolu vardı. Bakışından, kanından, görünüşünden hatta duyularının hassasiyetinden. Her şekilde bir büyücü başka bir büyücüyü tanırdı. Tabi bunu antik kitaplar söylüyordu ben ise bunu yeni keşfediyordum. Daha önce bir büyücüyü -aile üyelerimden başka- tanıma fırsatım hiç olmamıştı. Aklım bazı şeyleri bir türlü almıyordu. Nasıl bu zamana kadar hayatta kalabilmişti bu ahmak? Çocukluğuma dair bazı anıları yokladığımda zar zor kaçtığımızı hatırlıyorum. Kimse yaşamıyor demişti bana büyükbabam, bizlerden kimse kalmadığını da. O nasıl bir yaşam sürmüştü? Belki de acınası duygularının kalbinde çoğunlukla yer etmesinin sebebi yalnız başına kendini ehlileştirmeye çalışmasından bile olabilirdi.

Olasılıklar binlerceydi ve olasılıklar hiçbir zaman bitmez; göz ardı edilemezdi.

Moo'yu kaybettiğim yerde uzun bir zaman arayışa çıktım. Yerin dibine girme ihtimallerini bile düşündüm. Çoğu deliğe baktım hatta bakılmayacak genişlikte olanlara bile sırt çevirmeden baktım. Her şey ama her şey olasılıklar dahilinde geliyordu bana. Bir büyücü bir büyücüyü kanından tanırdı ama kandan korkadabilirdi. Çünkü her kan kendine özel damarlarla beslenir, kendi gücünü kendi yaratırdı.

Onu normal bir arayışla bulamayacağım kesindi.

Çaresizdim. Ne yapacaktım?

Bedenime çarpan hava ve kanatlıgillerin gökyüzünde döndürdüğü sohbetlerden başka ses yoktu.

Sonra bedenime bir şey oldu. Aklımda ansızın akıl danışabileceğim bir isim belirdi. Bu isim sanki gözlerimin önünde bir yazıyla canlanmış gibiydi.

Michael.

Ona ulaşılıyor...

Ne? Kime, kime?

Sakin bir yer bulmalıydım. En azından boşa dönüp durmaz açık bir hedef olmadan kenarda bir yerde soluk alırdım. Zihnim kendi kendine konuşuyor olamazdı...

Kanıma güvenmekten başka çarem yoktu.

Gün batışı başlıyordu. Gökyüzünün eflatunluğu yerini koyu rengine bırakırken Michael denen kişiyi düşündüm. O da kimdi ve zihnime nasıl bulaşabilmişti. Michael'ın kim olduğunu hatırlamaya çalıştığımdaysa başıma şiddetli bir ağrı saplandı.

Hafıza taranıyor...

Geçmiş anılara rastlanılmadı...

Taranıyor, zihin taranıyor...

Güç parçacıkları açığa çıktı. Aktifleştirilmiş. Herhangi duyu organında kayıp yok.

Taranıyor...

BAYAN MOO: KATİLİN PEŞİNDEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin