ON BİRİNCİ BÖLÜM: "GİZEMLİ MEKTUP"

113 5 51
                                    

(Evin şekli bu, sadece biraz daha küçük hayal edelim ve sarmaşıkla örtülü olduğu detayını unutmayalım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

(Evin şekli bu, sadece biraz daha küçük hayal edelim ve sarmaşıkla örtülü olduğu detayını unutmayalım.) 

****

Ölüm...

Bu mektubun tek anlamı ölümdü.

Ölüm bir rüzgar gibi ensesine çarpıyordu ve yaşam ipini ellerinin arasında sıkıca tutuyordu.

"Minba?" dedi Moo, sesinde çarpışan şimşekler dilinde büyük bir patlama gerçekleştirmişti. Minba'ya yaklaşırken yüzünde adım adım ilerleyen o korkutucu ifadenin büyüdüğünü hissetti. Yanına varıp tıpkı onun gibi dizlerinin üzerine çöktü. Sarı teni biraz daha sararmış ve kuru merimerim çiçeğinin* yapraklarını andırır duruma gelmişti. Ruhundaki isyan bayrakları yeniden meydandaydı. "Bu... Bu ne demek oluyor Minba?" Minba elindeki kanla kaplı mektubu Moo'ya yaklaştırdı. "Bilmiyorum, Dedektif. İnan bana bilmiyorum." Başını şiddetle iki yana doğru salladı. Moo neye telaş edeceğini neye sinirlerinin bozulacağını bilmiyordu. Beyni, durmak üzereydi.

Merimerim çiçeği*: Gün başladığında doğan ve gece olduğunda solarak toprağa yapraklarını döken, gezegene özgü bir çiçektir. Günü gününe kendini doğurur ve öldürür. İntihar çiçeği olarak da bilinir. Kendini içten içe çürütür fakat gün doğmadan tomurcuğunda toplanılırsa birçok hastalığa iyi gelecek şifalı bir bitki özelliği gösterir.

"Ne yazıyor orada Minba?" Korku bir yandan Moo'yu ürkütüyor olsa da tehlikeli merakı korku duygusunu bastırıyordu. "Garip bir biçimde büyücü dili..." Kağıdı evirip çevirmişti. Moo'nun kaşları ufak gibi görünen bu bilgiyle çatırdadı. "Nasıl yani? Büyücü dili mi? Bu dil sizinle birlikte yok olmamış mıydı?" Minba bu detayı duyunca duraksadı. Şaşkın bir biçimde Moo'ya döndü. Moo'nun gözleri avuçlarının arasındaki mektuptaydı, adeta büyülenmiş gibiydi. Tüm dikkatini ona harcıyordu. "Burada tam olarak ne yazıyor, Minba?" Minba bakışlarını avuçlarının arasına devretti. "Seni buldum küçük yaramaz, benden kaçamazsın..." Minba yutkundu. Moo, kaşlarını demin çatmamış gibi biraz daha çattı. Hayra alamet değildi bu yutkunuşu.

"Seni sobelemeden önce beni sen bulmalısın..."

Moo avuçlarıyla yüzünü kapattı ve homurdandı, kısık bir küfür avuçlarının arasına akmıştı.

"Tanrı Okalina aşkına! Akıl hastası bir psikopatla başımız dertte!" Moo, giderek karanlık bir kuyuya saplandığını düşündü.

Mektubu Minba'nın elinden ürkerek de olsa aldı. Bir yaprağın özünden, tazecik bir zaman diliminde yaratıldığı belliydi. Moo, burnuna doğru yaklaştırarak taze bitki kokusundan anlamıştı bunu. "Bu çok yeni, Minba." Etrafı kolaçan etti. Yakın bir yerlerde olmalıydı. Belki de... Belki de onları gözetliyordu. "Minba!" Diye bağırdı aniden. Minba çöktüğü yerden kalkmak üzereydi ki koca cüssesi bu amansız darbeyle irkilerek yere düşmüştü. "Burada olabilir!" Minba Moo'nun endişelerini haklı görüyordu fakat Moo'nun da bilmediği şeyler vardı.

BAYAN MOO: KATİLİN PEŞİNDEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin