~24~

18.4K 1.2K 297
                                    

07.03.2021

***

Asaf elleri arkasında birleşmiş, parkurun başında ileri geri giderken askerlere komut veriyordu. ''Hızlı hızlı!''

Ulaş yerde sürünmeye başlamış, filelerin sonuna ulaşmıştı. Sırtı acımaya başlamış elleri soyulmuştu. Bugün aşırı yorucu bir antrenman yapmışlardı.

''Ölüyorum yeminle ölüyorum...'' Emir sonunda duvarın önüne gelip çıkmaya başladı. Arkasından Ulaş takip ediyordu. Ne kadar yorulsalar da diğerlerine göre daha hızlı tamamlıyorlardı.

Emir duvarı atlayıp hızla parkurun sonuna koştu. Çizgiye basıp kendini yere attı. Kısa ama meşakkatli bir parkurdu. Asaf elindeki sayaca baktı. ''4 dakika 3 saniye. Aferin!''

''S-sağ o-olun komutanım...'' dedi gözlerini kapatırken. O sırada Ulaş da çizgiye basmış kendini yanına atmıştı. ''4 dakika 20 saniye. Fena değil.'' Ulaş gözlerini kocaman açıp, dirsekler üzerinde doğruldu. ''Komutanım diğerlerine göre çok iyi. Onların ulaşmasına 1 dakika var daha...'' Asaf göz devirip omuzlarına vurdu. ''Hadi hadi çok konuşmayın. Geçin kenarda dinlenin.''

İkili belli etmemeye çalışarak ofladılar. Ağacın dibine oturup gölgede dinlenmeye başladılar. Ulaş su şişesini alıp kafasına dikerken Emir de onu takip etti.

Bir süre sonra diğerleri de yavaş yavaş yanlarına geldiler. Ali hemen yanına oturdu sevdiğinin. Hâlâ tripliydi ona. Ve bu Ali'nin sinirlerini bozmaya başlamıştı. ''Ulaş...'' Ulaş kafasını çevirip kendisine bakan genç adama çevirdi gözlerini.

Koşturduğu için yanakları al al olmuş, dolgun dudakları soluklanmak için aralıktı. Biraz mahcup, bolca sevimli bir ifadeyle bakan gözlerini görünce yiyesi geliyordu. Kalbine iyi gelmiyordu. Bunu anlamıştı. ''Efendim?''

''Hâlâ küs müsün bana?''

''Küs filan değilim.'' dedi omuz silkerken. ''Hala konuşmuyorsun benimle...'' Ali dudaklarını büzünce Ulaş'ın gözleri oraya kaydı. Çok zordu ona trip atmak. Gerçi hala neden uzattığını da bilmiyordu ama bir yanı kırılmıştı işte. Rütbesini böyle gözüne sokarak emir vermesi kırmıştı onu.

Ulaş cevap vermediğinde omuzlarını düşürüp önüne döndü. Az sonra Asaf yanlarına gelmişti. Bugün baya kalabalık bir şekilde antrenman yapılıyordu. Özel kuvvetler dışında erler de vardı.

''Komutanım bir sigara molası verebilir miyiz?'' Semih'in söylediği şey ile kısa bir an suratına bakıp başını salladı. Kendi cebinden paketi çıkardığında diğerleri de sigaralarını çıkarmaya başlamıştı. Çakmağı alıp ucuna yaklaştırdı. ''Yak!'' Askerler ucunu yakıp bir nefes çekti. ''Çek, çek...''

''Bırak...'' Aynı anda dumanı havaya üflediler. Asaf gülünce diğerleri de ona katılıp gülmeye başladı. Bu bir gelenek gibi bir şey olmuştu. Komutanın yanında içince -özellikle erler- bu şekilde komutanın komutuyla nefesler çekilir ve bırakılırdı.

Etraf yoğun bir dumana maruz kalmıştı. Kısa sürede sigaralar bitmiş koşuya başlamışlardı. Koşudan sonra duşlar alınıp dinlenmeye çekileceklerdi.

Önde olan Emir ve Semih birbirine bakıp anlaşmışlar ve aynı anda çokça söyledikleri marşı söylemeye başladılar.

Annem beni yetiştirdi, bu ellere yolladı
Al sancağı teslim etti, Allah'a ısmarladı
Boş oturma çalış dedi, hizmet eyle vatana
Sütüm sana helal olmaz, saldırmazsan düşmana

Ulaş, yandan bakışlarla Ali'ye baktı. Nedense aklına bir gün şehit olursam ardımda bırakacaklarım ne hisseder diye geçirdi içinden. Annesi ve babası üzülür, kahrolur ancak oğulları vatan uğruna şehit olunca gurur duyar derdi. Babası onun hep bir asker olmasını istemişti. Hele bu yavşak hareketlerinden sonra daha da koymuştu aklına.

DEVREM | bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin