~30~

13.3K 960 369
                                    

01.04.2021

***

Ulaş ve ekibin bir çoğu sınıra gitmek için hazırlanmaya başladılar. Ali ile konuşmuyordu. Daha doğrusu Ali onunla konuşmak istemiyor, yüzüne bile bakmıyordu. Onu göreve gitmesi için engellemesi dışında, Ulaş'ın orada olması da korkutuyordu onu.

Kendi tehlikesi için uyarılıyordu ancak Ulaş kendi için hiçbir şey yapmayacaktı öyle mi? Üstelik İstanbul'da bir şey olmayacağının garantisi yokken... 

Düşüncelere dalan Ali, içeriye giren ekiple kafasını kaldırıp kapıya baktı. Herkes son eşyalarını alıp Ali ile vedalaştılar. Onlar çıkarken, banyo kapısı açılmış ve Ulaş çıkmıştı.

Kısa bir süre bakıştılar. Ali kafasını çevirip surat asmaya devam etti. Ulaş yanına ilerleyip herhangi bir şey söylemesine müsaade etmeden kolarını beline dolamıştı. Güzel kokulu boynuna öpücükler sıraladı. ''İçim rahat edecek Ali'm. Lütfen kızma bana. Seni seviyorum.'' Ali yüzüne bakmamaya devam ederken acıyla gülümseyip derin bir iç çekmişti.

Kapıya ilerlemeye başlarken dayanamayıp kolundan çekti Ali. Boynuna kollarını dolayıp bir süre soluklandı. Art arda öpücükler sıralarken: ''Sana hâlâ çok kızgınım.'' demişti. Ulaş sonunda biraz olsun rahatlamış ve saçına öpücük kondurmuştu Ali'nin.

Ulaş geri çekilip gözlerine baktı ay yüzlü oğlanın...

''Döndüğümde cezamı çekmeye hazırım. Her türlü.'' deyip göz kırpınca Ali, göz devirmişti. Bir süre birbirlerinin gözlerinde kaybolmuş, sonrasında dudakları buluşmuştu. Tadını çıkara çıkara öpüştükten sonra ayrılmışlardı.

Ulaş el sallayıp onu bekleyen askeri uçağa ilerlerken Ali de peşlerinden gitti. Onları uğurlayıp bahçeye ilerlerken bir şey olmaması için dua etti. Tehlikeli bir operasyondu ve rüya çıkarsa Ali orada olmasa da diğer arkadaşları zarar görecekti. Böyle düşününce de rahatsız olmuştu.

Ama gitmemesinin tek sebebi Ulaş'ın söylemesi değildi değil mi? Asaf komutan da buradaki ekibin başında kalsın diye bırakmamış mıydı? Bunları düşünüp biraz olsun vicdan azabından kurtulmaya çalıştı. Yoksa oraya gitmediği için kendini yiyip bitirecekti.

**

Sınırdaki ekip söylenen noktaya gelmişlerdi. Görünürde kimse yoktu. Verilen bilgiye göre 20 dakika sonra bir araç yaklaşacaktı. O araçta fazlasıyla mühimmat vardı. Onları ele geçirseler bile büyük bir avantaj sağlayacak, teröristlerin etkisiz hale gelmelerini sağlayacaklardı. Sonuçta saldıracak araç gereç yoksa bulundukları yerde savunmasız kalacak ve askerlerin işini kolaylaştıracaklardı.

Semih ve Mehmet kendi aralarında konuşup plan yaparken diğer askerler de ekipmanları kontrol ediyorlardı.

''Bir araç yaklaşıyor.'' Dürbünle izleyen asker kafasını çevirip Mehmet'e bilgi verdi. Aralarında en yüksek rütbeli oydu. ''Tamamdır. Hazır olun.'' Herkes yerlerine geçerken, bomba atar olan Ulaş, silahın başına geçti. M16'ya takılan mekanizmayı (T40) geçirip beklemeye başladı. Ancak onu kullanmayacaktı. Derin bir nefes alıp tüfeklerden birini eline aldı. İlk anda bombayla saldırmak istemiyordu. Bu ters tepebilirdi.

Araç neredeyse diplerine geldiğinde Mehmet elini kaldırıp işaret verdi. ''Şimdi!'' Silahlar bir anda patlamaya başladı. Aynı anda panik içerisinde kaçmaya başlayan teröristleri birer birer indirmeye başladılar.

Muhtemelen birazdan bir bu kadar daha kişi yardıma gelecekti. Bu kadar mühimmat -ve muhtemelen yiyecek ve giyecekte vardı- olduğu için onları bırakamazlardı. Yoksa ölen arkadaşları umurlarında olmazdı. Planın önemli bir kısmı da buydu. Onları bulundukları yere çekmek...

DEVREM | bxbWhere stories live. Discover now