~31~

12.7K 984 226
                                    

05.04.2021

***

Ali terörist ekibini teslim ettikten sonra karargaha dönmüştü. Hava kararmış, saat epeyce ilerlemişti. Yorgun bir şekilde kapıdan girdi ve direkt odalara ilerledi. Odada kimse yoktu. Eşyalarını alıp duşa ilerledi. Hızlı bir duşun ardından hem bir şeyler atıştırmak, hem de arkadaşlarından haber almak için odadan çıktı.

Komutanların odasının olduğu binaya girdi. Etrafta bir koşuşturma vardı. Kaşları çatılmış, herhangi bir haber alabilmek için birilerine seslenmişti ancak herkes kendi halindeydi. 

Hızla binbaşının odasına girip kapısını çaldı. 'Gel' komutunu aldıktan sonra hızla içeriye girip selam verdi. Komutanın yüzündeki ifadeden korkmadan edememişti. 2 komutan daha vardı. Hepsinin elinde telefon veya belgeler hararetle konuşuyorlardı.

''Komutanım sınırdaki ekipten haber geldi mi?'' Ali'nin sorusuyla komutanın yüz ifadesi daha kötü bir hal almıştı. ''Haberin yok mu?'' Bunu söylediğinde Ali'nin kalbi sıkışmıştı. Kötü bir şey vardı. Bu kadar endişe bunun yüzünden olmalıydı.

''N-neyden?'' Binbaşı sıkıntılı bir nefes verdikten sonra gözündeki gözlüğü çıkarıp Ali'ye baktı. ''Sınırda saldırı olmuş. Birçok şehit ve yaralı var.'' dediğinde Ali'nin vücudunda ki kan beynine doğru pompalanmıştı sanki. Kulakları uğulduyor, beyninin içi sıcaklıyordu sanki. Kafasından binlerce düşünce geçti. Kimdi o şehit ve yaralılar? Kim olsa üzülmeyecekti ki? Ekip arkadaşları, diğer erler ve sevdiği kişi, Ulaş...

Yutkunmaya çalıştı ancak boğazında kalan yumruyla bu pek mümkün olmamıştı. ''Kimler peki?'' Bunu söylemeye korkuyordu. Onun adını duymak istemiyordu. Hiçbirinin adını duymak istemiyordu...

''Birazdan bilgi gelecek. Asaf komutanın karargaha gelmiş olması lazım. O sana açıklasa daha iyi olacaktır.'' dediğinde kafasını salladı sadece. Demek Asaf komutan iyiydi diye düşündü. 

Hiçbir şey söylemeden odadan koşarken binbaşı ve diğer komutanları arkasından bakıyordu.

Normalde bunu saygısızlık olarak kabul ederlerdi ancak ekip arkadaşları da içerisinde olduğunu düşündüklerinde bir şey demediler.

Ali hızla bahçeye koşup sınırdan gelen araçlara baktı. Araçtan inen komutanını gördü. Herhangi bir sağlık problemi yok gibiydi. Bir an bunun için sinirlenmeden edemedi. O operasyonun başında olmayacak mıydı? Onları korumalıydı. En yetkili ve tecrübeli kişiydi. 

Hızla onun yanına giderken perişan ruh hali çarptı gözüne. Anında düşüncelerinde pişman olmuştu. Soğuk kanlı olmalıydı. İçinden dualar ederek komutanının yanına ilerledi. ''Komutanım...''

Asaf karşısında dolu gözlerle bakan gence dikti bakışlarını. ''Ali-''

''Kim? Bizim ekipten mi? Ulaş mı Semih mi? Emir, Mehmet... Kim?'' Burnunu çektiğinde yanaklarından süzülen yaşları fark etti. ''Ne önemi var Ali!? Kaç tane asker şehit verdim biliyor musun? Küçük çocuklar vardı orada!?''

''Özür dilerim.'' Kafasını bir çocuk gibi öne eğmişti. Asaf derin bir soluk verip şakaklarını ovarken Ali ağlamaya devam ediyordu. Kimlerin olduğunu bilmeden, yitip giden canların uğruna gözyaşlarını akıtıyordu.

Birkaç adım atıp önünde durdu. ''Ne olur bir şey söyleyin.''

''Büyük çapta hasar veren bir bombalar atılmış. 4 şehit, 5 yaralı, 3 kayıp... Birçok beden parçası bulundu. Otopsiyi bekliyoruz.'' Ali'nin kalbi atmayı bırakmıştı. Yaralı ve şehit dışında kayıpta vardı demek ki...

DEVREM | bxbWhere stories live. Discover now