Umutlara Sarılı Not

360 160 46
                                    

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.


Adımlarını sakin ve usulca atıyordu. Gecenin karanlığı onu saklaması yetmezmiş gibi bir de siyah ceketinin kapüşonu altına gizlenmişti. Böyle kendini daha rahat hissediyordu. Yaz gecesi olsa gecenin ilerleyen saatlerinde şehrin ısısı bir hayli düşüyordu. Şuan nerede olduğunu ve nereye gittiğini bilmeden onu ayaklarının yönlendirmesine izin vermişti. Hava yeni kararmıştı ama biraz daha zamana ihtiyacı vardı. Zaten tuval olarak kullanabileceği bir duvar bulamamıştı. Her ne kadar  arkadaşları duvar seçmenin ne kadar kolay olduğunu düşünse de onun için öyle değildi. Sanki duvarların dili vardı. Duvarlar zihnine bir şekilde dokunuyor ve onunlar konuştuğunu hissedebiliyordu. Sanki her biri nasıl görünmek istediğini anlatıyordu. 

Boş bir duvarı ilk gördüğünde zihninde bir şeyler oluşmaya başlardı. Zihninde oluşan resim ne kadar netse o kadar doğru seçim olduğunu anlıyordu. Eğer resim bulanıksa ya da hiç resim belirmezse  yanlış seçim yaptığını anlayabiliyordu. Bu gece de atölyeden çizim yapmak için çıkmıştı fakat aradığı duvarı bulamamıştı. Çizim yapmadan dönebilme ihtimali vardı ama sokaklarda gezerek sabahlayacak kadar vaktim var diye düşündü. Elbet bir duvar bulur ve küçük de olsa çizim yaparım diye yedek planını oluşturdu. Belki o şanslı günlerinden biri değildi. Bunu gece gösterecekti. Adımları sık sık atmaya devam etti. Ara sokakların birine girip diğerinden çıkıyordu. Aslında kendisi de tam olarak nerede olduğunu bilmiyordu. Karşısına tekrar yol ayrımı çıktı. Biri caddeye diğeri başka bir sokağa açılıyordu. Ayakları onu  başka bir sokağa sürüklemesini  beklerken kendini caddenin kalabalığı arasında buldu. 

 İnsanların yoldan geçerken dönüp bakmadıkları duvarların hayatlarına dokunmak istiyordu ve bunu yapmak istediği anladığı günden beri beton duvarların ruhlarını yansıtmayı kendine meslek olarak edinmişti. Duvarların içindeki saklı dünyayı ortaya çıkarıyor ve yaptığı sanatla onların sesi oluyordu. Bunu yaparken bir karşılık beklemiyordu, sadece yoldan geçen bir insanın kafasını çevirip bakması onun için yeterli oluyordu. Bir bakımdan sıkıcı insanların hayatını renklendirerek meydan okuduğunu da düşünüyordu. Her gün aynı işe, aynı saatte, aynı yolda ve aynı insanlarla çalışan sıkıcı insanların dünyasına renk kattığını görünce kendiyle gurur duymadan edemiyordu. 

Daha ortaokula giden bir çocukken kendine söz vermişti, "O insanlar gibi olmayacağım." diye. Küçük çocuğun verdiği söz tutabilmişti. Canı ne zaman isterse istediği ülkeye gitmiş, istediği kadar kalmıştı. Hiçbir yerde bir yıldan fazla kalmak istememişti. Şimdi ülkesine döneli sadece birkaç ay olmuştu fakat yine planlar yapmaya başlamıştı. Onu burada tutan bir sebep yoktu ve yeni yerler keşfetmek onu kendine çekiyordu. Hiç tanımadığı yerde, kendi dilini bilmeyen insanların arasında dolaşırken kendini özel hissediyordu. Bazen yalnızlık çekse de  rahatsızlık duymuyordu. Bazen ise sözcükleri kullanmadan insanlarla anlaşmanın yeni yollarını buluyordu. Yaptığı sanat onu insanlarla bir araya getiriyordu. En son gittiği Norveç'ten sonra Paris'e gitmek istiyordu. Zihninde detayları düşünürken yakından duyduğu araba kornası ile irkildi. Arkasına dönüp baktığında sesin onun için olmadığını fark etti. O sıra şans eseri başını gökyüzüne çevirdiğinde boşluğa doğru ellindeki balonları uzatan kızı gördü. Yoluna devam etti. İlk başta umursamasa da içimdeki merakını uyandırmayı başarmıştı. Adım atmayı kesti ve durup kızı izlemeye başladı. Kızı olduğu yerden net göremiyordu. Kızın da henüz onu izlediğinden haberi yoktu. 

Yavaşça balonu serbest bıraktığında balonla birlikte ayıcığın da yerden yüksekliği artmaya başladı. Balonu serbest bırakan kız gözlerini caddeye çevirince karanlıkta gözleri birbirlerini buldu. Yine de hipnoz edilmişçesine izlemeye devam etti. Bu manzara sık karşılaşabileceği bir durum değildi.  Dünyada kaç kişi balonlarını ayıcığın koluna bağlayıp gökyüzüne bırakırken izleme fırsatı yakalama imkanını düşündüğünde ne kadar eşsiz bir anı yaşadığını fark etti. 

Kız gözlerini kaçırsa da bakmasından rahatsız olduğunu bakışlarını göremese de anlayabiliyordu. Amacı onu rahatsız etmek olmadığından bakışlarını kaçırmadı. Kız, balon daha yıldızlar arasına saklanmamışken içeri gitti. Bu manzarayı zihnine iyice kazıdığından emin oldu. Her detayını kısa sürede ezberlemişti. Kızın uzak da olsa gecenin karanlığı ile zıtlık yaratan beyaz bluzu, dağılan sarı saçları, kırmızı balonların yüzeyinden yansıyan sokak lambalarının ışığı ve ayıcığın elinde uçuşan kağıt parçası hafızasında yer edinmişti. Sanırım bu akşam ne çizeceğini biliyordu. 

Gözlerini balondan ayırmadan yoluna devam etti. Birkaç saniyeliğine uçan ayıcığı kaybetti ardından tekrar bulduğunda balonların dağıldığını ayıcığın düştüğünü fark etti. Hemen ara sokağın birine girerek ayıcığı aramaya koyuldu. On dakikalık aramasının sonunda buldu. Bugün ne kadar şanslı olduğunun farkına vardı. Bir evin çatısına düşebilirken, ayıcık  sanki onu bulmasını istercesine sokağın bir köşesine düşmüştü. 

Eline aldığı ayıcığa kısa bir süre baktı. Elindeki kağıdı ipten kurtarıp açtı. Sayfada yazılan notu okumadan göz gezdirdi. Okumak konusunda çelişkiliydi. Başkalarının özel hayatına saygılıydı fakat bir daha göremeyeceği birinin notu okusa ne olurdu ki?  Merak öyle bir duyguydu ki çoktan kontrolü eline almıştı. Kağıdın arkasıyla bakışmalarını sürdürse de sırtını duvara yaslayıp kağıdı ters çevirdi. Kağıtta şöyle yazıyordu:

Buraya umutlara sarılı bir not bırakıyorum. 

Belirsizlikler içinde boğuluyorum ama bana, benden başka kimsenin yardımı dokunamayacağını da biliyorum. Zaten istediğim başkalarının benim için çabalaması değil. İçimdeki savaşçı her şeyini feda etmeye hazır şekilde savaşmayı bekliyor. 

Aklıma gelebilecek her şeyi denedim, yıkılsam da pes etmeden tekrar ve tekrar denedim. Olmadı... Çaresizlik duygusunu bu denli hissetmemiştim. Şuan tek istediğim ne yapmam gerektiğini gösterecek bir kelime ya da en ufak bir işaret... Bu notu belki bana yolumu gösterecek deniz fenerinin ışığını görebilmek umuduyla yazıyorum. Aslında biliyorum, bana yolumu gösterecek deniz fenerinin bir harabeye dönüştüğünü ama umut varsa  belki o harabe bir harikaya dönüşebilirdi ve tekrardan benim gibi yolunu kaybedenlere yolunu göstermek için tüm gücüyle parıldayabilirdi. 

Dileğimi bana yolumu gösterecek deniz fenerinin tekrar hayat bulması ile değiştiriyorum ve dileğimin gerçekleşeceğine tüm kalbimle inanıyorum. 

Notu okumayı bitirdikten sonra  kendini boşluktaymış gibi hissediyordu. Ufak bir not gerçekten onu etkilemişti. Belki de ona kendi geçmişi hatırlattığından bu kadar etkilenmişti çünkü o da bir zamanlar çaresizlik duygusuyla savruluyordu. Tıpkı notta olduğu gibi o da birinin ne yapması gerektiğini göstermesini beklediği zamanları anımsadı. Kız gibi o da her yolu denemişti ama olmamıştı fakat bir gün onun için yanan deniz fenerinin ışığını fark edebilmişti. Bu notu okuyunca kendini şansını kullandığını gördü. 

Sırtını yasladığı duvardan ayrıldı, duvarda gözlerini gezdirdi. Beynin içinde oluşan resim hiç olmadığı kadar netti. Çantasının askısını kolundan çıkarıp içindeki spreyleri arkasındaki küçük duvarın üzerine dizdi. İçi boşalan çantasını sokak lambasının dibine koyup ayıcığı dikkatle üzerine koydu. Elindeki notu katlayıp ayıcığın koluna tekrar sabitledi. Eline aldığı spreyin kapağını açarak zihnindeki resmi birilerinin deniz fenerinin ışığını görebilmesi umuduyla çizmeye başladı. İlk defa bir başkası için çiziyordu. Bir yabancı için... 



***

Diğer karakterimizle tanıştıık. İlk izleniminiz nasıl? Sevdiniz mii?

Siz olsaydınız ayıcığı arar bulur muydunuz?

Cevabınız evet ise, peki notu okur muydunuz?

Umarım sevdiğiniz bir bölüm olmuştur. Yeni bölümlerde görüşmek üzeree. Kendinize iyi bakınn. ❤👋

Boş TuvalWhere stories live. Discover now