Alışma Süresi

50 23 4
                                    

Zamanın su gibi aktığı gerçeği hiçbir zaman değişmiyordu

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Zamanın su gibi aktığı gerçeği hiçbir zaman değişmiyordu. Ne olursa olsun hep akmaya devam ediyordu ve öyle olmaya da devam edecekti. Hareket etmeye devam eden saat çubukları da bunun birer kanıtıydı. Onlara baktığımda o an zamanın yavaşladığını düşünür, sonra da bu söylemin her an doğru olmadığını anlardım. Ama şuan saate baktığımda dakikaların adeta birbiriyle yarıştığı hissine kapılıyordum. Sanki göz açıp kapayıncaya kadar an bitmiş olacak gibiydi.

Kutlama gecesinde yenilmemizin üzerinden çoktan bir hafta geçmişti. O geçen günlerde Kıvanç'la konuşmuştuk fakat buluşmak için doğru zamanı bulamamıştık. Bende içimdeki çocuksu heyecanla o günü beklemeye başlamıştım. Beklediğim günlerde akrep ve yelkovan ısrarla yerlerinden ayrılmazken sanki bugün aceleleri vardı. Zamanı karşıma almışım gibi inadıma hızlı akıyordu. 

"Beni dinliyor musun?" diye soran Kıvanç'a dönerek baktım. Başımı evet anlamında sallasam da ikimizde dinlemediğimi gayet iyi biliyorduk.

Kulaklarım onu dinlese de gözlerim ve zihnim Kıvanç'ın atölyesine göz gezdirmekle meşguldü. Atölyesi hayallerimde sahip olmak istediğim atölyenin gerçek hayattaki karşılığıydı.  Duvarındaki resimlerden kapının koluna kadar her detay özenle hazırlanmıştı. Gözümü değdirdiğim her noktada sarf ettiği emeği hissedebiliyordum.  Ben de böyle bir atölyeye sahip olmak ve böyle bir atölyede çizim yapabilmek isterdim. İkisi de en kısa sürede gerçekleştirmek istediğim dileklerimdi. 

Atölyenin arka bahçeye açılan sürgülü kapının iki yanındaki duvarlar, zeminden tavana kadar spreylerle doluydu. Zeminden başlayan şeffaf camdan yapılmış kare kutular, en yüksek noktaya kadar yerleştirilmişti. Aralarında boşluk olmayan kutucukların içerisindeki spreyler renklerine göre sıralanmıştı. Sprey boyalar adeta rengarenk duvar kağıdı görevi görüyordu. O kadar çok sprey boya vardı ki hayatımda görmediğim renkleri bile barındırıyor olabilirdi.

Nedense bu bana duvarı kitaplıkla kaplanmış odaları anımsattı. Aslında bakarsan bu da kitaplığa benziyordu. Tek fark yapmaktan hoşlanılan hobiydi. 

Girişin sağında dışarı doğru küçük bir oda oluşturan çıkıntılı kısımda bir geniş kare bir çalışma masası, bilgisayar vardı. Girişin solunda kalan köşede ise bizim oturduğumuz oturma köşesi vardı.  Kahverengi deriden olan iki tane kanepeden oluşuyordu. Eskiyen kahverengi derinin bazı yerleri koyuluğunu kaybetmiş, açık kahverengi lekeler oluşturmuştu. Deri kanepenin üzerindeki tek lekeler onlar değildi; çeşitli yerlerine sıçrayan boyalar derinin üzerinde kurumuştu. Kötü bir görüntü oluşturmuyordu aksine kanepeye ayrı bir hava katmıştı. Ayrıca atölyede içinde kamera ve lenslerin durduğu camdan raflar da yer alıyordu. Dikkatimi çeken noktalardan biri de atölyenin içinde çok fazla camdan yapılmış eşyalardı. Çeşitli büyüklükte olan bu eşyaların kimisi değişik şekilde vazo kimisi ise de süs eşyasıydı. Yakından inceleme fırsatını yakalayamasam da el yapımı değerli parçalara benziyorlardı. 

Kıvanç'ı her ne kadar yeteneklerinin sınırlarını zorlarken görmemiş olsam da asla onun yeteneğinden bir şüphem yoktu. Elinin değdiği her işin harika olacağını düşünüyordum ve böyle birisi cam sanatıyla da ilgileniyor olabilirdi ya da bunun başka bir sebebi olabilirdi.  Şuanlık bu konu cevaplandırılmamış sorular arasında diğerlerine katılacaktı.

Dikkatimi çeken bir diğer nokta da bahçeye açılan kapıdan görebildiğim iki tane salıncaktı. Çocuk parkından sökülüp yenilenerek bahçeye yerleştirilmiş gibi duran bu salıncak, diğer konu gibi soru işaretleri oluşturdu. 

Atölyenin en ilginç dekoru olan yüksek tavana yerleştirilmiş tabloları fark etmem biraz geç olmuştu. Gördüğümde ise nasıl daha önce fark etmediğime şaşırmıştım. Tablolara böyle bakmak kendimi garip hissettirmişti. Gözlerim etrafta dolaşmaya devam ettikçe fark etmediğim detaylara takılıyordum.  Atölyenin iç dizaynı o kadar güzel ve detaylı yapılmıştı ki gözlerimi bir an olsun onlardan alamıyordum.  Atölyede en sevdiğim detay tavana sabitlenmiş tablolar oldu. Gerçekten garip ama bir o kadar da hoş bir detaydı. 

Atölyede çok fazla detay ve emek vardı. Bunları düşününce sanki kalabalık ve düzensiz bir atölye gibi geliyordu insana ama tüm bu birbiriyle alakası olmayan detaylar birleşince ortaya saatlerce izlenesi bir manzara ortaya çıkıyordu. O kapıdan girdiğiniz anda dört duvarlar arasında kayboluyordunuz. Gözleriniz detaya takıldıkça merak ediyordunuz. Sonra, sonra ise kendine hakim olamıyor, bambaşka bir evrene dalıyordunuz. İçinizden, Acaba benim de böyle bir atölyem olacak mı, diye geçiriyordunuz. Tıpkı bana böyle olduğu gibi.

Hal böyle olunca Kıvanç'ın bana anlattıklarını dinleyememiştim ama sorusuna hayır demek yerine evet anlamda başımı salladım. 

Yüzünden inanmadığını belliydi. Bunun üzerine elindeki spreyi sehpaya bırakarak, "İstersen ne kadar öğrendiğini test edelim." dedi ve ayağa kalktı. Ben oturduğum kanepede ona bakarken durdu ve bana dönerek, "Denemeyecek misin?" diye sordu. O an Kıvanç'ın anlattıklarını tekrar düşünmeye başladım ama birkaç şey dışında geri kalanların hepsi bulanıktı. Ne göstereceğimi bilmeme rağmen oturduğum yerden doğruldum. Adımlarımı ona doğru atarken bana anlattıklarını hatırlamak için beynimi zorluyordum.

Sürgülü kapıdan bahçeye adım atmıştım ama hala tedirginliğin etkisi altındaydım. Kıvanç'ın yanına gelip masaya baktığımda sprey başlıklarını ve boyaları gördüm. Başımı çevirdiğimde ise duvara yaslanmış boş tuvali gördüm.  Bembeyaz olan tuval görmeye alışık olduğum bir durumdu artık.  Tekrar boş bir tuvala bakmak kendimi kötü hissettirmişti. Yapamayacağım, başaramayacağım düşüncesi zihnimde yankılanmaya başlamıştı. 

Belki de şuan Kıvanç'ın zamanından çalıyordum. Emeklerim, emeklerimiz anlamsız ve zaman kaybı olabilirdi. Sonunda başarıya ulaşamayacağım bir yolda onu da peşimden sürüklemek ne kadar doğruydu. 

"Kıvanç..."

"İstediğin renkle başlayabilirsin."

"Kıvanç ben yapamayacağım."

*****

Uzuun bir aradaan sonra merhabalarr 🤗👋

Biliyorum, bir süredir yeni bölüm gelmiyor. Bunun için üzgünüm. Diğer bölümleri aksatmadan atmaya çalışacağım elimden geldiğince.

Sessiz bir aradan sonra buraları hareketlendirmeye ne dersinizz? 

Eğer bunu okuyorsanız, okumasını istediğiniz arkadaşlarınızı etiketleyebilir misinn? Yapmak zorunda değilsiniz ama yaparsınız beni çok mutlu edersiniz:)

Okuduğunuz için teşekkürler🥰🥰

Yeni bölüme kadar kendinize iyi bakıın.

Boş TuvalWhere stories live. Discover now