Geçmişe Açılan Pencere

45 8 0
                                    

Keyifli okumalar dilerim <3


"Kerem benim üvey kardeşim." dedi tekdüze bir sesle.

Artık hiçbir şey hissetmeyecek kadar hissizleşmişti. Sürekli aynı yerden o kadar çok kırılmıştı ki gözyaşları akmaz olmuştu. Sadece kırıldığını fark ediyor ama hiçbir şekilde hissedemiyordu. Yıllardır çektiği acılar ona tecrübe kazandırmıştı sanki, ya da bir gard.

Öyle bir garddı ki hiçbir şey hislerini kaybettirmişti. İyi miydi yoksa kötü müydü buna karar veremiyordu.  Eskiden olsa gözyaşları onu dinlemeden akar ve kısa sürede unuttururdu yaşadıklarını. Sanki o an hiç yaşanmamış gibi yapardı. Silerdi hafızasından. Fakat bu sefer göz torbaları kurumuştu. Göz yaşlarından yardım alamaması onu yalnızlığa itmesine sebep olmuştu. Yalnız kalarak zamanın da yardımıyla hatırladığı geçmişteki acılarını tekrar unutmak istiyordu. Yapabilir miydi? Bunu kendine tekrar tekrar soruyordu. Cevabı geçmişte aradığında, bunu zaten defalarca yaptığı yanıtına ulaşıyordu. Bu seferde unutmanın bir yolunu bulmalıydı ve yoluna devam etmeliydi. 

Rüya'nın duymayı beklemediği bu cümle karşısında yüz ifadelerine yansıtmasa da şaşırmış olabileceğini tahmin edebiliyordu. Böyle bir ihtimal kimsenin aklına gelmezdi çünkü bu bağla bağlı olduğu biri sana neden zarar vermek isterdi ki ? 

Karanlığa sessizlik eşlik ederken Rüya bunu bozarak, "Neden bu kadar çok sana zarar vermek istiyor?" diye sordu ürkek ve tedirgin bir sesle. Sormaya çekinmişti fakat yine de sözcükler dilinden dökülmüştü. 

Kıvanç'ın tüm yaşamı sadece birkaç saniyede gözlerinin önünden film şeridi gibi geçti. Sorulan soruya net olarak verebileceği bir cevabı yoktu. Kendisi de sürekli bu soruya cevap aramıştı. Bu ve bunun gibi birçok soruya hala cevap arıyordu. Tek ortak yanları soruların hepsinin "Neden?" ile başlamasıydı. Yıllardır arayış içinde olması onu yıpratmıştı. Kendini yenilemek, düşüncelerini sıfırlamak için sürekli ülke ve şehir değiştiriyordu. Böylelikle onu bekleyen her şeyden kaçıyordu ve bu kaçışına özgürlük diyerek kendini avutuyordu. Kendi ülkesine gelmekten çekiniyordu. Oysa en çok burada duvarların sesi olmak istiyordu. Onu karabasan gibi boğazlayan acıları olmasa. 

Soruya verecek kısa bir cevabı yoktu. Onun yerine anlatabileceği bir hayat hikayesi vardı. Rüya'nın sorusuna soruyla karşılık vererek, "Anlatmak istesem dinler misin?" diye sordu. 

Sorunun sorulmasının üzerinden pek zaman geçmeden Kıvanç'ın sorusunu yanıtladı. İlk önce evet anlamında başını salladı ardından "Tabi ki dinlerim." dedi. Bu sözleri ondan duymak hissettiği ağır yükü bir an olsun hafifletmişti sanki. Yavaşça oturduğu yerden kalkarak yatak odasına doğru yürümeye başladı. Camlar ayaklarının altında eziliyor ve sesten izler bırakıyordu ardında. Karanlığa doğru bir adım daha attığında bileklerini kavrayan parmaklar onu durdurdu. 

Yumuşak bir sesle, "Her yer keskin camlarla dolu. Bir yerini kestin mi?"  diye sordu. Kıvanç, Rüya'nın sorusuna, "Hayır." diyerek cevap verdi. Rüya verdiği cevaba inanmayarak, "Emin misin?" diye tekrar sordu. Soruyu sorarken bir yandan ellerine bakıyordu. Önce avuçlarına baktı sonra elinin diğer yüzünü çevirdi. Kesiğin olmadığından emin olduktan sonra sıcak ve bir o kadar da yumuşak olan parmaklarıyla çenesini kavradı. Karanlıkta gözlerini kısarak koyu kan lekeleri arıyordu. Şüpheyle gözlerini Kıvanç'ın yüzünde bir süre gezdirdikten sonra yüzünü sağa çevirdi. Ardından ters yöne doğru çevirdi. Aradığını bulamamak onu mutlu etmiş, endişelerinin bir kısmını silmişti. 

Kıvanç çenesindeki eli kavradı. Sıcacık olan ellerini sarmaladı ve, "Merak etme, iyiyim ben." dedi. İyiyi demesine rağmen Rüya'nın kaşları çatılmış, alnında kırışıklıklar kendini göstermişti. "İyi olmadığın halde nasıl iyiyim diyebilirsin!" 

Boş TuvalWhere stories live. Discover now