Her Şeyin Başladığı Yer

37 4 6
                                    

Gözlerimi yere sabitleyerek attığım adımlarımı takip ediyordum

Ops! Esta imagem não segue nossas diretrizes de conteúdo. Para continuar a publicação, tente removê-la ou carregar outra.

Gözlerimi yere sabitleyerek attığım adımlarımı takip ediyordum. Heyecandan düz yolda takılıp düşebilirdim. Gerginliğimi azaltmaya çalışırken bir yandan da vücudumu gevşetmeye çalışıyordum. Ne kadar rahatlamaya ve düşünmemeye çalışsam da Kıvanç'ın üzerimde gezinen gözleri bunu pek mümkün kılmıyordu.

En son konuşmamızın üzerinden on gün geçmişti. Geçen günlerde telefonda konuşmuş, mesajlaşmıştık fakat bulaşmamıştık. Aslında bugün de bir araya gelme gibi bir planımız da yoktu. Sabah beni arayarak bu akşam boş vaktimin olup olmadığını sormuştu. Ben de planımın olmadığını söylemiştim ve o da bana bir teklifle gelmişti. 

"Biz bu gece yeni bir çizim için dışarı çıkacağız. Bize katılmak ister misin?"

Düşünmeden evet demiştim ama telefonu kapattıktan sonra neye evet dediğim farkına varmıştım.  Kağıttan Geminin Yolcuları ile tanışacaktım. O kadar ani gelişmişti ki kendimi buna hazır hissetmiyordum. Birkaç gün önceden haberim olmalıydı ki kendimi buna hazırlamalıydım. Şimdi ise hazırlıksız yakalanmış hissediyordum. Son zamanlarda o kadar şanssız ve bahtım vardı ki bir gece de başıma gelebilecek kötü olasılıkları düşünmek istemiyordum.

Beynimden yayılan kötü enerji tüm kalbimi etkisi altına almıştı. Günün sonunda biri öleceğimi söylese tüm kalbimle inanır ve bunu kabullenebilirdim. Karamsarlığa boğulurken bunun için doğru bir zaman olmadığını da biliyordum. O yüzden kötü düşünceleri silmeye ve iyi düşüncelere odaklanmaya çalışıyordum. Ne kadar işe yaradığı tartışılırdı ama işe yaramak zorundaydı. 

"Gergin misin?" diye soran Kıvanç'ın sesi ile birlikte derin düşüncelerimden irkilerek sıyrıldım. 

Ani bir refleksle, "Asla! Hayır! Neden gergin olayım?" sözlerini tek solukta söyledim. Güldü. Gerçekten ona yalan söyleyemiyordum. Yalan söylemek bir yana düşüncelerimi bile saklayamıyordum. 

"Gergin olmana gerek yok." 

"Söylemesi kolay." diye mırıldandım. Söylediklerimi duymamışa benziyordu. 

Sokak lambasını yere aydınlatan sarı ışığı üzerindeki gölgelerimiz kısalıp tekrar uzamaya başladığında diğer sokağa döndük. Sokağın sonunda bizi tel örgüler karşıladı. Terk edilmiş, eski istasyona gelmiştik. Arabaların sesleri azalmış, doğa melodisinin sesini yükseltmişti. O kadar ıssız bir yere gelmiştik ki nefes alışverişlerimi rahatlıkla duyabiliyordum. Sanki dünyada sadece ikimiz kalmışız hissi tüm gerçekleri silerek beni kendi tarafına çekiyordu. 

Tel örgülere yaklaştığımızda parçalanmış kısmını Kıvanç benim için genişleterek tuttu. Vücudumda yara açmamaya özen göstererek aralıktan istasyona geçiş yaptım. Etrafa bakındığımda korkum inkar edilemez boyuta ulaşmıştı. Biraz rahatlamak adına Kıvanç'a dönerek, "Burasının güvenli olduğundan ne kadar eminiz?" diye sordum. Verdiği cevabın korkularımı tatmin etmesini bekliyordum. 

Boş TuvalOnde histórias criam vida. Descubra agora