Yıkılış

48 15 14
                                    

  Merhabalarr 

Bölüme başlamadan önce Keyifli Okumalar dileriim :)



Kıvanç kapıya ulaştığında ben biraz mesafe bırakarak arkasında bekliyordum. Hediye paketi açıyormuşçasına heyecanlı ve tedirgindim. Kapının çalması gayet normaldi fakat bu kadar erken bir saatte çalması normal miydi? Cezalandırılmış çocuklar gibi kapı eşiğinde, ellerim kenetli, masum yüz ifadesi ile kimin gelmiş olabileceğini tahmin etmeye çalışıyordum. Aklıma ilk gelen ihtimal grup arkadaşları olmuştu. Gece çalışan sanatçıları olduklarını ve bu saatlerde dinlenme ihtimallerinin yüksek olduğunu düşününce zihnim beni başka düşüncelere yönlendiriyordu. 

Mesela kahvaltı için bir şeyler sipariş etmiş olabilirdi, bana sürpriz yaparak. İyi de neden bana sürpriz yapsın? Öyle bir şey olsa Kıvanç'ın bana soracağından emindim. Aç olup olmadığımı ya da ne yemek istediğimi sorardı. O zaman kim olabilirdi?  Soruyu cevaplayamıyorsam tanımadığım biri olma ihtimali çok yüksekti. 

Kapıdan gelen tıkırtı ile birlikte kapı açıldı. Sonuna kadar mesafe aralanmadan kapının ardındaki kişi konuşmaya başladı. "Telefonuna bakmaz mısın sen?" dedi sinirli ses tonuyla. Ardından eliyle kapıyı çarparak içeri girdi. Yerimde sıçrarken içeri giren adamla göz göze geldik. Beni görünce olduğu yerde durdu. Kısa süreliğine de olsa inceleme fırsatım oldu.

Gözüme çarpan ilk detay tabi ki de sinirli suratı olmuştu. Gerilmiş yüzü sert bakışlar fırlatıyordu etrafına. Boynundaki dövmeleri, kısa siyah saçı ve belirgin damarları sanki hep bu ruh halindeymiş hissi veriyordu. 

Üzerine giydiği bol gri tişörtün altına kahve tonunda bir şort giymişti. Bileklerini geçen çorapları ve beyaz ayakkabıları tuvallerim gibi bembeyazdı. Daha sonra gözlerim tıpkı boynunda olduğu gibi vücudunun çeşitli yerlerindeki dövmelere  ilişti. Bazıları pek iyi yapılmış gibi durmuyordu. Konumlarını göz önüne alırsak belki kendisi bile yapmış olabilirdi. Kendine ait bir dövme stüdyosu olabilirdi.

Dövmeler Kıvanç'ın kolundaki dövmeyi hatırlatmıştı bana.  Bu dövmenin onu tanımamda büyük bir rolü vardı. Eğer bu dövmeyi de yapan kişi oysa bana dolaylı yoldan da olsa bana yardım etmiş oluyordu. Anlaşılan farkında olmadan bizi kaderin görünmez kırmızı ipiyle bağlamıştı. 

O bundan bi haber sinirden ateşle parlayan gözleriyle bana bakıyordu. Ben hala korkuyla onlara bakarken araya giren kişi Kıvanç oldu. " Öncellikle sakin olur musun?"

Nefesini sesli bir şekilde dışarı verdi ve konuşmaya kaldığı yerden sakince devam etti. "Benden sakin olmamı istiyorsan hiçbir şeyden haberin demektir." 

Onun söyledikleri içimdeki karanlık hissin yayılmasını hızlandırmıştı. Bir anda vücudum gerilmiş, korkuyla olacakları bekliyordum. Bunların bir gün yaşanacağını az-çok tahmin etmiştim. Mutluluk bana fazla gelmişti. Fazla mutluluk yerini üzüntüye, endişeye ya da herhangi bir kötü duyguya bırakacaktı. Hayatım artık bundan ibaretti. Kısa bir mutluluk ardından mutluluğun nasıl bir his olduğunu unutacağım kadar süren ızdırap. Ne zaman değişecekti? Artık değişmeliydi. Sarf ettiğim çabaların bir önemi yok muydu?

Ben bile böylesine gerilmiş ve çıkmaz düşüncelere dalmışken Kıvanç dışarıdan gayet sakin gözüküyordu. Korkmuyor muydu yoksa bunu bize mi yansıtmıyordu? Nasıl başarabiliyordu, bilmiyorum ama benim de bunu öğrenmem gerekiyordu ya da tamamıyla üstünden gelebilmeyi öğrenmeliydim. İki seçeneğim vardı önümde. 

"Yaman, böyle kapının ağzında, bağırarak mı konuşacağız. Oturalım, anlatırsın." 

Adı Yaman'mış.  Daha önce arkadaşlarından bahsetmemişti o yüzden isim bana biraz yabancıydı. Onun hakkında bildiklerim bana söylediklerinden ibaretti.

Boş TuvalWhere stories live. Discover now