Yaralı Ruhlar Atölyesi

10 0 0
                                    

Kapının önünde içeri girmeden önce bir saniye duraksadı

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Kapının önünde içeri girmeden önce bir saniye duraksadı. İçinde verdiği savaşın tanığı olarak ona destek olmak adına koluna girdim. Kapıyı açıp içeriye girmemizle birlikte, "Burası tıpkı annem gibi kokuyor." dedi. "Onun kokusunu sayılı defa aldım ama unutamıyorum." 

"Hangi çocuk annesinin kokusunu unutabilir ki?" diyerek ona karşılık verdim.

"Hem unutamıyorum hem de özlemini çekiyorum." 

Çantalarımızı girişe bırakarak karşıdaki deniz manzarasına doğru yürüdü. Neredeyse batmak üzere olan güneş altın sarısı ışınları evi aydınlatıyordu. Kıvanç cam duvarlara geldiğinde durdu. Ona müdahale etmek yerine izlemeyi tercih ettim. Bir süre olduğu yerde durarak denize uzun uzun izlemeye devam etti. Ona doğru usulca yaklaştım. Onun gibi denizi izlemeye başladım. Arkasını dönmemesine rağmen benim orada olduğumu bilerek konuşmaya başladı. "Ben hayatım boyunca denize girmedim biliyor musun? Herkes için deniz eğlence, iş veya farklı bir dünya gibi anlamlara gelirken benim için tek bir anlamı vardı: babamın mezarı. O yüzden ne zaman bir deniz görsem babamı hatırlarım. Her babamı hatırladığımda onu hiç tanıyamamış ve bir kere sesini duyamamış olmak beni çok üzer. O yüzden çocukken dalgaların sesini can kulağıyla dinlerdim. Sanırdım ki babam bana bir şeyler anlatamaya çalışıyor. Dinlerdim, dinlerdim ve anlamaya çalışırdım. Yeteri kadar büyüdüğümde arkasında anlam aramaktan vazgeçtim ama yine de dalgaların sesini dinlemekten hiçbir zaman vazgeçmedim."

Anlattıkları beni o kadar etkiliyordu ki gözlerim çoktan dolmuştu. Onun yaşadığı yapayalnız ve acılarla dolu hayatını dinledikçe ona sarılmak ve üzüntüsünü ondan koparıp almak istiyordum. 

"Annem de burada beklemiş babamı." Köşedeki tekli koltuğu işaret ederek konuşmaya devam etti. "İşte bu koltukta saatlerce otururmuş ve tek yaptığı ise denizi izlemekmiş." Derin bir nefes verdikten sonra bana bakarak devam etti. "İnsanın ailesi hakkında tüm bildiklerini başkalarından duyması gerçekçi hissettirmiyor. Yani gerçekten aile ne demek bilmiyorum ya da aile nasıl hissettirir bilmiyorum..." 

Gözlerinin içine bakarak, "Hala öğrenebilirsin aile nasıl hissettiriyor." dedim. 

"Nasıl?" diye sordu ela gözler.

"Beraber bir aile olmayı deneyebiliriz. Sen ve ben. Biz. Ne dersin?"

Gözlerimin içine bakmaya devam ederek iyice yaklaştı. "Cevap vermek zorunda değilsin Kıvanç. Bir gün benimle aile olmak istersen..." 

"Rüya, " diyerek sözümü kesti. "Nasıl seninle aile olmayı istemem, kalbim sana ait olmuşken, kalbim seninle var oluyorken. Söyler misin bunu nasıl istemem. Sen... Sen ister misin?"

Tereddüt bile etmeden tüm kalbimle cevap verdim. "Ben de çok istiyorum, aile olmamızı." 

Söylediklerimi aylar önceki Rüya duysa bir rüya olduğunu ya da bedenimi başka birinin ele geçirdiğini düşünürdü. Aslında biri kısmen doğru çünkü bedenimi artık mantığım yerine kalbimin kontrol etmesine izin vermiştim. Kalbimle attığım yeni adımlar ne kadar doğruydu bilmiyordum ama attığım adımlar beni mutlu ediyordu. Artık eski mutsuz Rüya'yı yavaş yavaş terk ediyordum ve bu bana en doğru kararmış gibi geliyordu. Yolun sonunu göremiyordum ama yolun sonunun şimdi bir önemi yoktu çünkü içinde bulunduğum zamanda mutluydum. Bu mutluluk devam edecekse ben hep kalbimin sesini dinlemeye razıydım. 

Belimden kavrayarak beni kendine çekti. Dudaklarımı öpmeye başladığında nefesim kesilmişti. Dokunuşları yumuşak olmasına rağmen arzuyla yandıklarını hissedebiliyordum. En sonunda dayanamayarak ona istediği karşılığı verdim. Dudaklarımız ahenkle birbirlerini tamamlarken durdurulamaz bir yola girmiştik bile. 

Kollarımı boynuna sararak kendimi ona doğru çektim. Saçlarını karıştırırken beni aniden kendine doğru çekerek tepki vermesi hoşuma gidiyordu. Dudaklarına teslim olmuşken cama yaslandığım ana kadar hareket ettiğimizin farkında bile değildim. Sadece öpüşüyle beni etkisi altına almıştı. Artık bu dudakları bırakamam dediğim anda dudaklarını çekti. Çatılan kaşlarımla gözlerimi araladım. Ela gözleriyle bana bakıyordu. O gözleri bu kadar yakından bakınca güzelliğinin karşısında bir kez daha büyüleniyordum. "Emin misin? Durabiliriz." dedi. 

Çatılan kaşlarım gevşedi ve dudaklarım kenara doğru kıvrıldı. "Durmayalım." diyerek tekrar onun dudaklarında nefes almaya başladım. Aynı şekilde karşılık verdi. Ellerini belimden çekerek saçımda gezdirmeye başladı. Benim boşta kalan ellerim ise onun tişörtünü buldu. Tek seferde tişörtünden kurtularak elimi teninde gezdirmeye başladım. Aynı şekilde o da benim üzerimdeki giysiden kurtuldu. Yavaş yavaş tenimde gezinirken elleri şortumun kenarında duraksadı, birkaç saniye sonra düğmesini açarak düşmesine izin verdi.  Çıplak kalan tenimin soğuk camla buluşmasıyla tüylerim diken diken oldu. Anlamış olmalı ki beni geri  çekerek kaldırdı. Kalçamdan sıkıca kavradı. Ona yukarıdan bakarken yüzüne dökülen saçlarımı omzumun ardına çektim. Salonun ortasında kapalı duran pianonun üzerine oturduğumu tuşlardan rastgele çıkan sesle fark ettim. Bu ses bizi duraksatmamıştı. Gerçi şuan bizi kim durdurabilirdi?  

Gözlerimi kısa süreliğine aralayıp kapatmama rağmen pantolonun düğmesini bulmakta zorlanmadım. Yere düşen pantolonun sesiyle birlikte kenetlediğim ayaklarımla onu kendime çektim. Alt dudağımı dişlediğinde beklediğim bu hamle karşısında ellerimi tuşlara bastırdım. İstemsiz refleksle çıkan sesle dudaklarımız ayrılırken Kıvanç boynuma öpücükler kondurmaya başladı.  Yavaş yavaş izler bırakırken aşağı doğru ilerliyordu. Tüm vücudumda kendine ait izler bırakmak istiyordu ve bundan hiç de şikayetçi değildim. 

Dudaklarının tenimi keşfe çıkışı o kadar hoşuma gitmişti ki kendimi saatlerce ona teslim edebilirdim. Gözlerim hala kapalıyken dudakları tenimden ayrıldığında elini çenemde hissettim. Kulağıma doğru fısıldayarak, "Ben bu dudaklarda kayboldum hanımefendi. " dedi. 

"Ah beyefendi keşke ben de çıkışı bilsem de size gösterebilsem ama sanırım ben de kayboldum." dedim. Gözlerimi araladığımda gülümsediğini gördüm. "Çıkışı bilsem bile sizi buraya hapsetmekten zevk alacağımı bilmenizi isterim." diye ekledim. Gülümsemesi genişlerken onu gülümseyen dudaklarından tekrar öptüm. Ardından hiç vakit kaybetmeden tekrar kucağına aldı. Bu sefer merdivenlere yönelmişti. Hızla merdivenleri çıktığında sağdaki kapıdan içeri girdik. Beyaz örtülerle kaplı yatağa beni yavaşça bıraktı. Kendimi yatağa bırakırken aynı şekilde beni takip etti. 

Kısa bir öpücük kondururken ellerimi kenetlendi. Öpüşünü yarıda kestikten yanağıma ufak bir öpücük daha kondurdu. Kulağıma yaklaşarak, "Seni seviyorum Rüya." dedi. 

Beklemediğim itirafı karşısında gözlerimi açtım. Işıldayan ela gözler bana bakıyordu. Mutluluğunu, bana olan sevgisini adeta gözlerinden okuyabiliyordum. Ela gözlerden gözlerimi ayırmayarak, "Ben de seni seviyorum, Kıvanç." dedim. 

******

Evet evet evetttt!!

Yeni bölümü nasıl buldunuz? Sizce önümüzdeki bölümlerde bizi ne bekliyor 🤭?







Boş TuvalWhere stories live. Discover now