Kırık Cam Parçaları

31 8 0
                                    

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.


Yaşananların üzerinden saatler geçmiş, doğan güneş çoktan batmıştı. Ay ve parıldayan yıldızlar yerlerini almışlardı. Ayın soluk ve çekingen ışığı terasın kapısının camına yansıyor, oradan kırılarak atölyenin duvarını aydınlatıyordu. Biz ise onların saçtıkları parıltıların altında sessizliğimizi paylaşıyorduk.

Kıvanç'ın kendini dört duvar arasına hapsedeli saatler olmuştu. Tüm grup arkadaşları olaylardan sonra atölyeye gelmişlerdi. Tıpkı bizim yaptığımız gibi onunla konuşmaya çalışmışlardı fakat hiçbir sonuca ulaşamamışlardı. Kendini eve kapatan Kıvanç kimseyle konuşmamakta fazlasıyla ısrarcıydı. Böyle olunca hepimiz onun ne zaman konuşacağını beklemeye başlamıştık. Geçen her saatte umudumuz yavaş yavaş solsa da onu beklememekten vazgeçmemiştik. Çünkü oradan çıkacağını ve bizimle konuşacağını biliyorduk. İşte o an yaşandığında ona olan desteklerimizi gösterebilmek için hala beklemeye devam ediyorduk. 

Yaman'ın ardından üç tane arkadaşı daha gelmişti. Adlarını ve yüzlerini tanımıyordum. Onlarla bekleyişe devam ederken tanışma düşüncesi aklımın ucundan geçmemişti. Herkes o kadar gergin ve endişeliydi ki kimsenin ağzını bıçak açmıyordu. Sadece susuyor ve ondan gelecek herhangi bir haberi bekliyorduk.

Beklerken saate bakmayı unutmuştum. En son saate bakmamın ardından uzunca bir süre geçtiğinden saatin kaç olduğu hakkında pek bir fikrim yoktu. Tek bildiğim dünyaya artık karanlığın hükmettiğiydi. Bu karanlığın yarattığı siyah bir gölgenin altında, deri koltuğun bir köşesine kıvrılarak oturuyordum. Yaman ve diğer arkadaşı soğumaya başlayan havaya meydan okuyarak bahçedeki sandalyelere kurulmuşlardı. Biraz öncesine kadar erkek erkeğe ciddi bir konu konuşurmuşçasına sert yüz ifadeleri ve el hareketleriyle birbirilerine bir şeyler anlatıyorlardı. Terasın kapısı kapalı olduğundan sesleri içeriye gelmemişti. Şimdi o konuşmalarına ara vermiş gibi görünüyorlardı. Ben de kızlarla birlikte atölyenin içerisindeydim. Benim dışımda herkes uyukluyor ama ben birkaç dakikalığına olsa bile gözlerimi kapayamamıştım.  Gözlerime her siyah perde indirdiğimde aklıma gelen ihtimaller bedenimde korku dalgalarının yayılmasına izin veriyordu.  Korkuyordum, o ihtimallerin gerçek olma olasılığından. Bir sonuca varamasam da  sürekli ne yapabileceğimi ve ne yapmam gerektiğini sorguluyordum. 

Bu kadar süre yalnız kaldıktan sonra kapısına dayanmak istiyordum fakat biraz düşündükten sonra vazgeçiyordum. Bu ikilem arasında mekik dokurken bir karara varamayacaktım sanırım. Gidip kapısını çalsam en fazla ne olabilirdi ki? Zorla açtıramazdım o kapıyı ama en azından açıp açmayacağını denemiş olurdum. Kapı açılmasa bile onun iyi olup olmadığını öğrenmeliydim. Sorsam cevap verir miydi? O kadar üzülmüştü ki belki de bu üzüntüyle uykuya dalmıştı. Kapısına gidersem uyandırabilirdim. Eğer uyuyorsa onu uyandırmak isteyeceğim son şeydi. 

Labirenti andırırcasına düşüncelerim arasında kaybolmuştum. Hangi düşüncenin peşinden gitmeliydim? Bu soruya cevap bulduğumda her şey benim için daha basit olacaktı.

Boş TuvalWhere stories live. Discover now