Kağıttan Geminin Yolcusu

136 80 0
                                    

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.


Binanın önüne geldiğimde karşıya geçmeden önce binaya tekrar baktım. Uzun zaman olmuştu bir müzayedeye gelmeyeli. Babamın, küçüklüğünden beri bildiğim tek hobisiydi açık artırmadan değişik tablolar almak. İlk defa ilkokuldayken gitmiştim. Tabi o zamanlar komik ve eğlenceli gelirdi. En çok parmak kaldıran kazanır sanırdım. Müzayedenin amacını öğrendiğimde ise merak duygum tekrar kabarmıştı. Yeteri kadar büyüdüğümde ise babamla birlikte takım olup gizli yeteneklerin avcısı olmuştuk. Bazen bize annem de katılırdı, o zamanlarda çok eğlenir ve muhteşem bir takım olurduk. Hatta annemle babamın tanışma hikayesi bir müzayedeye dayandığından hep ilgimi çekerdi. 

Ortamın ambiyansı çok garip olurdu. Salon, sandalyelerde oturmuş bir grup insanın fısıltıları ve ilgi çekici parçalarla dolu olurdu. Müzayedelerden elin boş çıkabilirsin ya da bir parça için savaşırken bulabilirdin kendini. En çok parayı veren kazanır mantığından daha fazlasıydı. Hamlenin zamanlaması, ne zaman geri çekileceğini bilmek bunlardan sadece birkaçıydı. Doğru strateji ile para cebinde kalabilirdi aksi takdirde cebini boşaltabilirlerdi. İşin eğlenceli kısmı rakiplerinin fazla para harcamasını sağlayabilirdin. Evet, yaşıtım insanlardan farklı bir eğlence anlayışım olduğunu biliyordum. 

Açık artırmada satılan parçalar, değerinin çok altında satılabileceği gibi değerinin üstünde de satılabilirdi. Bunu belirleyen salonun içindeki insanların ilgi alanıydı. Bir yerde okuduğuma göre Britney Spears'in çiğnediği sakız 14,000 dolara satılmıştı. İnternet üzerinden yapılan bu açık artırmada Britney Spears'a ait olduğu kanıtlanamasa bile 14,000 dolar verilmişti. Tüm mesele parçada değil insanın karmakarışık beyniydi. O zamanlar habere inanmam zamanımı almıştı. Daha fazla merak edip araştırdığım buna benzer bir sürü haber okumuştum. Gerçekten dünya çok garip bir yer.

Şimdi ise annemin yaklaşan doğum günü için burada tek başıma savaşacaktım. Annem, babamın aksine sık sık katılmazdı fakat yakın zamanda dikkatini çeken parçalardan bir vazo vardı. Bende ona sürpriz yaparak satın almaya çalışacaktım. En azından planım bu doğrultudaydı. Neye niyet ederek girsem de o salona nasıl çıkacağımı kimse bilemezdi. Bu duygu, bu bilinmezlik, bu heyecan müzayede sevmemde yardımcı olan sebeplerdendi.

Yeşil ışığın yanmasını beklerken telefonum çalmasıyla çantamdan çıkardım. Simge'nin aramasını yanıtlayarak, "Ne yapıyorsun?" diye sordum. 

"Ben mi ne yapıyorum? Bir otelin bahçesinin nasıl olmalı sorusu üzerinde kafa yorum ama senin beni değil, benim seni sormam gerekir. Söyle bakalım sen ne yapıyorsun? Başladı mı?"

"Henüz daha içeri bile girmedim." diye sorusunu yanıtladım.

"Yanında olmak isterdim ama işi bırakamıyorum." dediğinde, "Biliyorum, yoksa sen böyle bir eğlenceyi kaçırır mısın?" dedim. Aynı anda yanan yeşil ışıkla birlikte yolu kontrol ederek karşıya geçmek için adım atmaya başladım.  "Ne eğlencesi? Ben sana destek olmak için orada olurdum."  

Boş TuvalWhere stories live. Discover now