Tabu Kartları

74 24 2
                                    

Keyiflii Okumlarr <3


"Herkesin kartları hazırsa takımları kuralım." diyen Cem'e göz ucuyla baktıktan sonra başımı tekrar kartlara çevirdim. 

"Ne çabuk bitirdiniz. Benim daha üç kartım var." dedim bir yandan karta kelimeleri hızla yazarken. 

"Yarım saattir ne yapıyorsun sen?" 

Ozan'ın sözleri üzerine Simge, Neden yazmadığını biliyorum, dercesine sırıtarak bana bakıyordu. Onun o sırıtışını benim dışımda kimsenin görmediğine emin olmak için hızlıca göz gezdirdim. Tekrar Simge'ye döndüğümde yine o imalı bakışların üzerimde olduğunu gördüm. Onu görmezden gelmeye çalışarak Ozan'ın sorusunu yanıtladım. 

"Kelime düşünüyordum, yazma işlemine biraz geç başlamış olabilirim. Ne olmuş yani iki dakika bekleseniz."

"O zaman hızlanabilirsin." 

Gözlerimi kartlara çevirdiğimden Ozan'ın sadece sesini duyabiliyordum. Son kelimeyi yazdıktan sonra, "Al işte!" dedim. "Geriye kaldı iki."

Ben dışımda herkes bitirmiş, aralarında sohbet ederek ya da sosyal medyanın yoğun trafiğine katılarak beni bekliyorlardı.  Beni beklemelerindeki sebep dikkatimi toparlamamda zorlanmamdı. Kelimelere ne kadar yoğunlaşmak istesem de vücudum kendi özgürlüğünü ilan ederek beynimi dinlemeyi reddediyordu. Kendimle savaş verirken haliyle kartları doldurmayı başaramamıştım. Dikkatimi toplamayı denediğimde ise beynim, kelime bulamayacak kadar bulanıktı. Bu bulanıklığı kırdığımda bende diğerleri gibi kartlara odaklanabilmiştim. 

Son zamanlardaki en büyük düşmanlarımdan biri de dikkat dağınıklığıydı. Çok kolay odağımı kaybediyordum ama toparlamak hiç kolay olmuyordu. En ufak bir ses, saçma bir neden dikkatimi dağıtmak için fazlasıyla yeterli olurken ben buna engel olamıyordum. Çizim yeteneğimi geri kazanmak istiyorsam bu sorunun üstesinden gelmem gerekiyordu. Sebep ne olursa olsun amacımdan beni uzaklaştırmasına izin veremezdim. Bugünden sonra her şey normale dönecek ve  artık kaybedecek bir şeyi kalmayan Rüya hedefine odaklanacaktı, aklımdan geçen bu sözleri tekrar içimden geçirdim ve inanmaya çalıştım. Böylelikle hayatımın geri kalanında bu şekilde yaşamak zorunda kalmayacaktım. Ellerim boyalara bulanacak, anlam veremediğim duygularımı tuvale yansıtarak kendi benliğime kavuşacaktım. 

 İçten içe umutsuzluğa kapılmamaya çalışırken bir yandan hayatımı düzene sokmaya, hedefime odaklamaya ve ailemden sakladığım şeylerin karşıma çıkardığı engellerle takılmamaya çalışıyordum.  Zorluklar bir nefes kadar yakındı ve bu yakınlığı her zaman diken diken olan tüylerimle hissediyordum. 

Bunun için artık hayatı suçlanmanın anlamı yoktu çünkü hayat hep böyleydi. Peşimizi bırakmayan o zorluklar aslında hiçbir zaman bizi bırakmıyorlardı. Sadece şekil değiştiriyorlardı. Bir şeyler yolunda gitse de üzerindeki baskı, stres ve bitmek bilmeyen koşuşturuş hayatın bize sunduğu zorluklardı. Öğrencinin sınav stresi, mezun olan üniversitelerin iş bulma çabası, işsizlerin geçim derdi... Hayata dönüp bakınca gerçekten hiçbir zaman tam anlamıyla mutlu olmadığımı fark ettim. Bir yanım mutlu olurken diğer yanım hep mücadele halindeydi. O an ki mutluluğum bozulmaması için unutmaya çalışmak da bunlardan biriydi.

Adeta karalamaya benzeyen son kelime ile kartları doldurmayı bitirmiştim. "Bitirdim, başlayabiliriz." diyerek kalemi bıraktım. Dağınık kartları düzene sokmaya çalışırken Umarım yazımı okuyabilirler, diye geçirdim.

Cem, hızla mesaj yazmaya başlayıp gönderdikten sonra oturduğu yerden kalktı. O sırada Simge, Ozan ve Kıvanç üçlüsü sohbetlerini yarıda kestiler.

Boş TuvalМесто, где живут истории. Откройте их для себя