Gökyüzümde Yıldız

29 8 3
                                    

 

Keyifli Okumalar 


Buhar yükselen kupaları kulpundan sıkıca kavrayarak Simge ve Ozan'ın yanına doğru yol aldım. Adımlarımı atarken kupalara bakmamak için mücadele veriyordum, Dökülmediklerine emindim fakat yine de içimden bir ses kontrol etmemi söylüyordu. O sesleri dinlemeden salona ulaşmayı başardım. Kahveleri Simge'ye uzatırken, "Kendine almıyor musun?" diye sordu.

"Ben yeni içtim."

Ozan sıcak kahveden bir yudum aldıktan sonra bile bir süre daha dün yaptığım resmi incelemeye devam etti. Simge'de tıpkı Ozan gibi resme bakıyordu. Yaptığım resmi böyle incelemeleri tuhaf hissetmeme sebep oluyordu. Bu tuhaf duruma son vermek için tabloyu elime alarak, "Yeter bu kadar." dedim. Ozan kelimelerin üstüne basa basa "Şimdi bu resmi dün akşam mı çizdin?" diye sordu.

Başımı sallayarak "Evet!" dedim. Aynı soruyu üçüncü soruşuydu ve benim de aynı cevabı üçüncü kez verişimdi. "İnanılması benim için de zor."

"Ama inanmalısın." dedi Simge gülümseyerek sonra konuyu bir anda başka yere çekti. "Bu güzel haberi kenara bıraksak da diğer güzel haberleri konuşsak. Sizi?" diye sordu.

"Bizi?" diyerek kimi kastettiğini sormamla birlikte aslında kimden bahsettiğini anladım. Dudaklarımın kenarı kıvranırken yüzüm al al olmuştu. "Bence sende biliyorsun." diyen Ozan'ı Simge, "Biliyor biliyor..." diyerek destekledi. "Bizden uzakta kaldığım günlerde neler oldu? Bir şeyler olduğu belli. Tanımıyor muyuz seni?"

Ozan, "Tanıyoruz."

"Söylememiş olsam da sana kızmıyorum, çünkü biliyoruz. Yetişkin insanlar olduğumuzdan birbirimize vakit ayıramadık. Böylelikle sizde birbirinizi daha yakından tanıyabileceğiniz ve yakın ulaşabileceğiniz yeterli vakti buldunuz. Şimdi yeterli zamanı bulmuşken bunu değerlendir ve detayları atlamadan bize her şey anlat. Ve bizi daha fazla merakta bırakma. Sen bize anlatmadıkça, biz kafamızda farklı senaryolar kuruyoruz."

Gözlerimi devirerek sözlerinin karşılık verdim. "Bu uzun konuşmayı yapmasan da anlatacaktım zaten." dedim. Kısa bir süre sessiz kalarak durdum, hafta sonunu düşündüm, her şeyi başa sararak anlatmaya koyuldum. Bazı detayların sadece bize sakladım. Kıvanç'a özel olan ve acı verici olan her şeyi... Geriye kalanları ise tek tek anlattım.

Sözcükleri dudaklarımdan özgür bırakırken acele etmedim. Yavaş yavaş ve sakince anlattım. Yaşadıklarımızı anlatırken gözlerimin önünde tekrar canlanmasına izin verdim. Yeniden hayat bulan bu anılar bir yanımı gülümsetirken anlatmadığım kısımlar ise tekrardan hüzne boğuyordu beni.

"... Yamandan beni eve bırakmasını istemiş, beni yeteri kadar yorduğunu düşündüğünden. Eve geldikten sonra hazırlanıp işe gittim zaten. İşten geldiğim gibi Hasan amcanın yanına uğradım. Eve geldiğimde ise uyumuştum ve onu arayamadım .Mesaj atmıştı ama çok sonra gördüm. Biraz mesajlaştık. Ondan sonra uykum gelmediğinden dün akşam elime fırçayı aldım." Tabloyu göstererek, "Sonuç bu." dedim.

Ozan, "İlhamın nereden geldiği belli." dedi gülümseyerek. Gülümsemesinin altında bana gönderilen gizli mesaj vardı. Ben de bu mesajın ne olduğunu gayet iyi biliyordum.

Ardından, "Bugün konuştunuz mu?" diye sordu.

"Sabah aradım ama açmadı. Biraz dinlenemeye ihtiyacı olduğundan rahatsız etmek istemiyorum." 

Biz Ozan'la konuşurken Simge hala sessizliğini koruyordu. Bu hiç normal bir durum değildi. Böyle bir durumda ilk konuşan hep Simge olurdu. 

"Hangisine şaşıracağımı şaşırdığım bir  durumdayım. Size mi şaşırmayın yoksa meşhur grafiti grubuyla aynı ortamda bulunduğuna mı?

Boş TuvalWhere stories live. Discover now