lovin' you is a losing game

736 77 204
                                    

Duncan Laurence, Arcade

Sessizlikte uzanıyordum.

Sirenleri bekliyordum. İşaret, herhangi bir işaret, hala hayatta olduğumu gösteren.

Kaybetmek istemiyordum, üstesinden gelemiyordum. Dua mı etmeliydim, kendime, tanrıya, bir kurtarıcıya?

Beni bundan hiçbir şeyin kurtaracağına inanmıyordum.

Sonunda sözde ev denilen bu dört duvar başıma yıkılırken tüm umudumu kaybetmiştim. Sonunda bize dair hiçbir beklentim, hiçbir umudum yoktu artık. Sonunda vazgeçmiştim.

Burnumu çekip battaniyeme daha sıkı sarıldım. Dışarıda yağan sağanak yağmuru izledim kulağımı çınlatan sessizliğin eşliğinde. Kulaklarımı ağrıtıyordu, başımı ağrıtıyordu, en kötüsü kalbimi ağrıtıyordu.

Canım her zamankinden daha fazla yanıyordu, bomboş hissediyordum. Hareketlerinin bilincinde değildim, ben gibi değildim, kendimden çok uzaktım. Kafam bana yabancı bir ülke gibiydi. Kendimi tanımıyordum. Tüm benliğimi doldurmasına izin verdiğim adamın yokluğunda hiçbir şeydim şimdi. Bunu yapmasına izin veren benken onu suçlayamazdım, değil mi?

Yine tek başımaydım işte. Her zaman yalnız olmuştum. Hep çok korkmuştum yalnızlıktan ama şimdi yine yalnızdım. Yine kimsem yoktu. Ben hiçbir zaman bir yere ait olamamıştım, hiçbir zaman bana ait olan bir şey de olmamıştı. Hiçbir yere evim diyememiştim, hiçbir yer evim gibi hissettirmemişti.

Onun kolları dışında.

Onun kolları beni sardığında kendimi iyi hissederdim sadece, kısa da sürse, nadir de olsa... en azından bir yer oraya aitmişim gibi hissettirebiliyordu. Şimdi ise orası bile iyi hissettiremiyordu artık, dün bana kollarını sardığında bir şey hissetmemiştim bile. Bitmiştim, tükenmiştim. O bile bana bir şey hissettiremediyse çoktan felç olmuştum ben.

Ruhumu öldürmek istemediğim için ondan gitmiştim ama belki de geç kalmıştım. Her şeyimi ona o kadar vermiştim ki kendime geç kalmıştım. Geri dönüşü olmayan yollara girmiştim onun için, asla onarılamayacak darbeler almıştım. O beni üzerken mutlu biri gibi davranmıştım, ona kırıldığımda kendimi daha güçlü biri olmaya zorlamıştım. Olmamıştı. Yaptığım, denediğim, çabaladığım, istediğim, umut ettiğim hiçbir şey olmamıştı. Hiçbir şey olduğum bu yolda her şeyimi yitirmiştim. Kendime yetmezken birine yetmeye çalışmıştım, yabancı olduğum duyguyu birine hissettirmeye çalışmıştım, benim evim yokken birinin evi olmaya çalışmıştım, hiçbir şeyken birinin her şeyi olmaya çalışmıştım.

Bana ait olmayan birinin.

Bir sürü ilkimin sahibiydi o. Satırlara sığdıramayacağım kadar. Bana hissettirdiklerini anlatmaya kelimeler yetmiyordu. Ona olan sevgimi tam olarak açıklayabilecek tek bir cümle bile yoktu. Çok fazla hissetmiştim. Ona karşı çok fazla şey hissetmiştim. O gidince de hiçbir şey kalmamıştı işte bana.

O beni bu hale getirmişti. Onun yüzünden artık kimseydim, hissizdim, bilinmezdim, belirsizdim, anlamsız olan her şeydim. Onun yüzünden artık ben değildim. Her şeyimi ona verirken hislerimin bende kalacağımı düşünmüştüm. Onu bıraksam da benimle gelirler sanmıştım. Gelmemişlerdi. Her şeyim onda kaybolmuştu.

cigarettes and alcohol ᥫ᭡ w.harutoWhere stories live. Discover now