she ran away in her sleep

441 66 137
                                    

Sınır: 46 oy

...

Coldplay, Paradise

"Yeterince iyi misin?"

Hyunsuk'un bugün bana milyonuncu kez nasıl olduğumu sormasına karşın burnumdan sertçe nefes verdim. Bir kez daha sorarsa kendimi Mashiho'nun yanına atacaktım. En azından yüzüme dik dik bakar da yine de gün boyunca nasıl olduğumu sormazdı.

"Evet, Hyunsuk. İyiyim. İzin verirsen işime bakacağım."

Oturduğu bar sandalyesinde bacak bacak üstüne atarken etrafını izlemeye başladı. Üzerine geçirdiği düz beyaz tişört ve kot ceketi, altındaki siyah pantolonuyla bugün diğer günlere göre daha rahat görünüyordu. Nedenini bilmiyordum. Ayrıca şu an odasında olması gerekirken neden sanki hiç barmenlik yapmamışım gibi beni gözetlediğini anlamıyordum. Arkadaki şampanyalardan birini kafasında kırıp ona masraf çıkarma isteği uyandırıyordu bende.

Uzun zamandır bar kısmıyla ilgilenmediğim için bugün Ruri ile yer değiştirmiştik. İki gündür Haruto da ortada yoktu zaten. İnadımdan kimseye nerede olduğunu sormamıştım. İlk kez ortadan kaybolmuyordu sonuçta.

O gecenin sabahına uyandığımda onu yattığı koltukta bulamamıştım. Bir de şafak sökene kadar kalacağını söylemişti. Gerçek bir yalancıydı.

Kalmasını istediğimden değildi. Gayet o yüzdendi, Takahashi Hana. Hayır değildi. Sadece sözünü tutmasını beklemiştim. Sonuçta biri bir şey söylediğinde bunun arkasında durmalıydı. Ki bu kişi kibrinden gözünün önünü göremeyen Watanabe Haruto idi. Kendine asla yalancı, güvenilmez gibi sıfatları yakıştırmazdı. Kendini asla suçlu görmediği gibi. Ama öyleydi işte. Hem suçluydu, hem güvenilmez, hem yalancı hem de bir kalpkırandı.

Hiç değişmiyordu. Biraz bile.

"Onları küçükten büyüğe doğru dizmen gerekiyor. Büyükten küçüğe değil." dedi Yoshi gelir gelmez işaret parmağıyla sıraya dizdiğim bardakları gösterirken. "Kaç aydır buraya uğramıyorsun? İyice unuttun. Sana boşuna mı maaş veriyoruz biz?"

Sinirle elimde duran bardağı tezgaha bıraktım ve "Biriniz daha işime karışırsanız ben sizi ipe dizeceğim. Tamam mı?" diyerek kaşlarımı çattım. Gerçekten sinirlenmeye başlıyordum. Gelen giden bugün iş yapma şeklime laf ediyordu. Biraları tezgahın arkasında tut, Hana. Shot bardakları aşağıdaki dolapta olmalı, Hana. Kaç tane viski şişesi kaldığını sayıyor musun, Hana? Tekilaları müşterilerin görmemesi için mi arkaya koydun, Hana?

Biraz daha konuşurlarsa toplu katliam çıkarıp hepsini katledecektim. Böylece hem ben rahatlamış olurdum hem de onlar hayıflanacak konu bulamadıklarından rahat ederlerdi.

Yoshi tavrıma karşılık kaşlarını çatıp Hyunsuk'a baktı. "Ne oldu buna? Ters tarafından mı kalkmış?"

Hyunsuk omuz silkerken gülümsüyordu. Sanki ben orada değilmişim gibi hakkımda konuşuyorken benden bir göz devirme kazanmıştı. Ben de o sırada önüme gelen müşteri için votka hazırlıyordum. "Ayaklandı ya, iki gün sustu diye bugün pek atarlı."

Bir şey demedim. Ağzımı açarsam kapanmayacaktı ve böylece ya onlar elimde kalacaktı ya da daha da kötüsü kendimi kapının önünde bulacaktım.

"Dövmeci çok gürültülüydü. Ben de buraya geleyim dedim."

Ortama dahil olan Jeongwoo'ya bakarken kaşlarım çatıldı. Sonra laf edince Hana çok atarlı oluyordu. Ama resmen herkes bugün beni şakalamak istiyor gibi davranıyordu.

cigarettes and alcohol ᥫ᭡ w.harutoWhere stories live. Discover now