and i'm tired of loving somebody that's not mine

354 65 200
                                    

Sınır: 27 oy

...

Camila Cabello, Shameless

Dövmecinin tabelasını kapalıya çevirmiş olmama rağmen kapının açılma sesini duyduğumda onun hemen ardından da üzerindeki zil sesi gelmişti. Hepimiz binadaydık, bu yüzden gelen bizden olmamalıydı. Tezgahtan ayrılmadan gelen kişinin beni duyması için yüksek sesle konuştum. "Üzgünüm ama az önce kapattı--"

Ama adım sesleri yaklaşıp perdenin önüne kadar geldi. Hatta perdeyi aralayıp içeri girdi. Kyo'nun yüzünü gördüğüm an kendi kendimin lafını kesip şaşkınlıkla suratına baktım. Burada çalıştığımı nereden biliyordu?

"Ne işin var senin burada?"

"Cık cık," diye mırıldandı üzerindeki soluk mavi kotun ceplerine ellerini sokarken. Onu ne zaman görsem üzerinde soluk renkli giysiler oluyordu zaten. Nedenini hiç anlayamıyordum. Açıkçası merak ettiğim de söylenemezdi. Alnının önüne düşen asi saç tutamını geriye çekerken elini tüm saçlarının arasından geçirdikten sonra "Müşterilerine böyle kaba mı davranıyorsun?"

Kaşlarımı çatarken bu tavırlarından yorulduğumdan burnumdan sert bir nefes verdim. Gerçekten artık beni bir obsesyona dönüştürdüğünü düşünmeye başlayacaktım. Oysa onunla aramda ne geçmişti ki? Hiçbir şey. Yaşadıklarımızı tamamen yanlış yorumlayan oydu. Yanlış anlamıştı çünkü kendine göre yorumlamıştı. Benim fikrim bile sorulmamıştı. Şimdi de egosuna zarar gelmemesi için Haruto'dan ayrıldığımı duyar duymaz nereye gitsem karşıma çıkıyordu. Son zamanlarda da okulda aklım beş karış havada olduğundan onun varlığını unutmamı kendine yedirememiş olmalıydı.

Acaba buraya kadar beni takip edip de mi bulmuştu?

"Ne istiyorsun, Kyo?" dedim gözlerimi sinirlenmemek için yavaşça açıp kapatırken. Gerçekten artık yüzünü görmek bile sinirlerime dokunuyordu. Onu istemediğimi daha nasıl anlatabilirdim, gerçekten bilmiyordum. Hayırdan anlamayan insanlardan nefret ediyordum. Bu kadar ısrarcı olmalarına tepki göstermem beni fevri biri yapacaksa da umrumda değildi. Beni sinir ettiklerinden onlara karşılık vermem oldukça adil görünüyordu.

İçeri doğru adımlarken "Konuşmak." dedi. Ama suratındaki ifadeden hoşlanmamıştım. Her an gülebilecekmiş gibi dudakları hazır da bekliyor, başını öne eğdiğinden kara gözleri daha da kara görünüyordu. Üstelik kızgın olmamasına rağmen yapısı gereği çatık duran kaşları da bana pek güven vermiyordu. "Konuşabilir miyiz?"

Onu baştan aşağı süzdükten sonra "Hayır." dedim garipseyerek. Yeterince konuştuğumuzu düşünüyordum. Özellikle o karşımda kendini fazlasıyla iyi ifade etmişti. Hala daha ne konuşmasından bahsediyor anlam veremiyordum. Tek istediğim gitmesiydi.

"Hadi ama, Hana." deyip bana yaklaştığında bedenimi tamamen ona çevirdim ve yaklaşmaması için elimi aramıza koydum. O bunu umursamayarak bana daha da yaklaştı. Elim karnına temas edecek kadar. Uzun boyu bana dezavantaj sağladığından bana yaklaştıkça açılan mesafe yüzünden kafamı kaldırmak zorunda kaldım. Elimi anında çekip ondan uzaklaşmaya çalıştım ama kalçam zaten tezgaha dayalıydı. Tezgah ve onun arasında sıkışıp kalmak kesinlikle rahatsız hissettirmişti. Yana kaymaya çalıştığım ansa çabamı çabucak anlayıp elleriyle kaçmamı engelledi.

Ve bu kısıtlama beni kaşlarımı öfkeyle çatıp ona sertçe bakmama sebep oldum. "Geri çekil."

"Neden? Bence bunu sev--"

"Sana geri çekil dedim!"

Lafını yüksek sesimle bölüp onu omuzlarından ittirmeye çalıştım ama fiziksel olarak benden üstün olduğundan bunu başaramadım. Aslında öğrendiğim dövüş tekniklerini üzerinde kullanmayı zevkle denerdim ama beni oldukça kısıtladığından onu ittirmekten başka çare gelmiyordu elimden.

cigarettes and alcohol ᥫ᭡ w.harutoUnde poveștirile trăiesc. Descoperă acum