you have to be quiet

361 60 171
                                    

Ruelle, Madness

Bütün gece uyumamıştım.

Bütün gece uyumamıştım çünkü Haruto gece boyu ateşlenmişti. Ve sabaha karşı sonunda ateşini düşürdüğümüzde ve o rahat bir uyku çekmeye başladığında ise zaten gün doğmuştu. Yani benim için uyku adına pek seçenek kalmamıştı.

Onu son kez kontrol ettikten sonra yataktan kalktım ve banyoya yürüdüm. Sessizce yüzümü yıkadıktan sonra hafta sonunun verdiği rahatlıkla okula değil de Canon'a gitmek için hazırlandım. Haruto'nun kolay kolay uyanmayacağından emindim. Hastayken dinlenmeye ihtiyacı vardı ve beni uyutmamış olsa bile o da uyumamıştı.

Öte yandan işime de gelmişti. Ben evdeyken uyanması ve ona dün olanları açıklamak... istemiyordum. Açıklayabileceğimi de sanmıyordum. Ona tekrar hiçbir şey olmadığını söyleyerek bir yalanı devam ettirmek de istemiyordum. İçimde ondan kaçmak gibi bir dürtü vardı ve dolayısıyla şu an evden ayrılıyorken bunu yapmak beni rahatlatıyordu. İşler öylesine karmaşıklaşmış ve tersine dönmüştü ki takip etmekte zorlanıyordum. En büyük değişim de yanından ayrılmayan benim, ondan kaçmak için delik aramam olmuş olmalıydı.

Bu değişimden pek memnun olmasam bile elimden bir şey gelmiyordu işte.

Dışarı çıktığım an telefonumun çalmasının üzerine çantamdan çıkarıp arayana baktım. Jeongwoo'nun ismini görünce de aramayı yanıtlayıp telefonu kulağıma götürdüm. "Hey."

"Selam, güzellik."

Enerjik gelen sesi sayesinde kaşlarım havalanırken yüzüme bir gülümseme yerleşmişti. Anahtarları çantama atıp arabama doğru ilerliyorken "Birileri bu sabah formunda." demiştim. Mikrofona gülüş sesi geldi. "Doğru tespit." Arbanın kapısını açmaya hazırlanıyorken ise tekrar konuşmuştu. "Bugün değişiklik olsun istedim ve Hyunsuk hyungtan izin aldım. Senin için."

Olduğum yerde durup kaşlarımı çattım ve "Benim için mi?" diye sordum. Kafamı sola çevirmemle ise tekrar şaşırmam bir olmuştu çünkü Jeongwoo Hyunsuk'un arabasını sürerken bana doğru yaklaşıyordu. Elimi kapının kulpundan çekip bedenimi evimin önünde duran Jeongwoo'ya çevirdim. Camı indirdikten sonra ise kafasını dışarı uzatarak bana baktı. Gülümsüyorkense hala telefonları kapatmamıştık. "Aynen öyle. Böylece bugün seni keyiflendirmek için bir şeyler yapabiliriz."

Burnumdan nefes vererek güldüm. Jeongwoo'yu gerçekten seviyordum. Her ne kadar iyi bir başlangıç yapmamış olsak da şu anda içlerinde en iyi anlaştığım oydu. Hatta son zamanlarda bana Moi ve Ruri'den bile daha yakındı. Üstelik moralimin yerinde olmadığını bilerek beni keyiflendirmeye çalışan tek kişi de oydu. Diğerleri bana sadece teselli vermekle meşgul oluyordu. Çoğu zaman işe yaramayan ve benim ezbere bildiğim o klişe teselliler...

Kimseden bir şikayetim yoktu ve beni düşündüklerini biliyordum ama bana yardımcı olduklarını da söyleyemeyecektim.

Ben sadece güldüğüm için bu fikri sevdiğimi düşünerek eski güler yüzü daha da neşeli hale gelmişti. Telefonu sonunda kapatmayı akıl ettikten sonra sürücü koltuğunun yanındaki koltuğu işaret ederek "Atla bebek!" diye çağırdı. "Kopmaya gidiyoruz."

Ve bu benim kahkaha atmama sebep oldu. Pekala, Hyunsuk'tan izin alma gibi bir zahmet gösterip -ki bu gerçekten zordu- beni arabasıyla almaya geldiğine göre benim de başka seçeneğim yoktu. Dün kendim için ayırdığım gece emrivaki ile dolmuş olsa da bugünü kafa dağıtmak için harcayabilirdim.

Jeongwoo sayesinde.

Dolayısıyla iki kere söylemesine gerek kalmadı. Arabamı tekrar kilitledim ve işaret ettiği koltuğa doğru yürümeye başladım. Kapıyı açıp bindikten sonra "Tamam," diye mırıldandım. "Nereye gidiyoruz?"

cigarettes and alcohol ᥫ᭡ w.harutoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin