the past: you have something in your eyes

438 64 180
                                    

Sınır: 46 oy

...

Alec Benjamin, Outrunning Karma

18 Kasım, 2020

Sonunda mekan boşaldığında rahat bir nefes alıp şakaklarımı ovalamaya başladım. Doğrusunu isterseniz burada gürültüye her ne kadar bir buçuk aydan fazla zamandır burada çalışıyor olsam bile alışamamıştım. Yüksek ses beni fazlasıyla rahatsız ediyordu. En çok da beynimi.

Sonunda bunun da kesilmiş olmasına sevinmiştim.

Bugün barı kapatma görevi bende olduğu için diğer çalışanlar dağınıklıkları toparladıktan sonra çıkmışlardı. Ben de sayımı bitirdiğim için tek yapmam gereken tezgahı silmekti. Ve tam olarak bunu yapıyorken boyu en fazla dizlerime kadar olan çit kapının gıcırdamasıyla kafamı oraya çevirdim.

Watanabe Haruto.

Üzerine giydiği beyaz tişört ve soluk, kapalı mavi gömleğinin kollarını sıyırmışken bardaki ışıklar sayesinde yüzü fazlasıyla parlak görünüyordu. Kahvenin birçok tonunu barındıran irisleri yine dikkatimi çeken ilk şey olduğundan bir süre öylece izlemiştim onu. Burnunu çekip kırıştırırken kaşları arasında belirgin bir çizgi oluşup yok olmuştu hızlıca. Gözleri kısık olduğundan normalinden daha küçük görünüyor, kemikli burnu sahip olabileceği en güzel kusurmuş gibi yüzünü süslüyordu. Normalde kusur sayılabilecek her şey onda olması gerektiği gibi duruyor, hatta kaçınılmaz bir uyum yakalayıp insanı dumura uğratıyordu.

Bar sandalyelerine oturmak yerine olduğum yere gelebilmek için kapıyı ittirip içeri girdi. Göz göze geldiğimizde hiçbir şey söylemeyip arkadan bir viski kaptı. Bana doğru yaklaşırken ve ben gözlerimi ondan ayırmıyorken üzerime doğru eğildi birden. Kalp atışlarım düzensizleşirken yanık tarçın kokusu burnuma adeta bayram ettirdi. Neredeyse gözlerim kapanmak üzereyken üzerimden çekildiğinde sanki normalmiş gibi beni görmezden geldi. Üzerime uzanarak aldığı bardağı önüne koyarken kendine viski doldurmaya başladı. Eminim ki bende yarattığı karmaşayı çoktan biliyor, sadece bilmezlikten geliyordu.

Onunla ilişkimiz de tam olarak anlamlandıramayacağım kadar tuhaftı. En azından artık onunla konuştuğumda cevap veriyordu. Benden kaçmıyordu da. Her ne kadar bazen görmezden geliyor olsa da... gözlerinin bana boş bakmadığını anlayabiliyordum. Bir buçuk ayda böyle bir gelişme kaydedebilmiştim. Ki böyle biri için bence gayet iyi bir performanstı. Hatta arada bana güldüğü de oluyordu ama ne zaman yakalasam anında yüzü düşüyor, suç işlemiş gibi gözlerini benden kaçırıyordu.

Belki de zoru oynuyordu, emin değildim. Yine de onunla uğraşmak benim fazlasıyla işime geliyordu.

Yanıma oturduğunda ben de tezgahı silmeyi bitirdim. Sonunda etrafı toparlamam bittiğinde barı kapatıp çıkmam gerekiyordu ama Haruto buradaydı ve ben o buradayken gitmek istemiyordum.

Zaten ayrı yerlerde olduğumuzdan onu Canon'dayken çok göremiyordum. Anca okulda peşine takılabiliyordum ki o okulda burada olduğundan daha da umursamaz davranıyordu.

Onun gibi bir bardak önüme koyarken gülümseyerek kafamı ona doğru eğdim ve "Eşlik edebilir miyim?" diye sordum. Sonunda beni görmezden gelmeleri son bulup kızarık gözlerini bana çevirdi. İyi uyumamış mıydı acaba? Normal halinden daha kırmızıydı gözleri.

"Bu defa da ikram isteyecek misin?" dedi bana karşılık. Bu beni daha çok gülümsetirken beni dikkatlice izliyor oluşu neredeyse titrememe sebep olacaktı. "Hayır." dedim bana yaptığı gibi üzerine eğilirken. Ama onun aksine ben gözlerimi ondan kaçırmadım. Ona yaklaşmam onu uzaklaştırmadı. Hatta gözlerini bir saniye bile benden ayırmadan ne yaptığımı izledi. Bunu kendim yapıyor olsam da yüzüne yaklaşmak bütün iç organlarıma titreşim yaydı ve kalbim kulaklarımda attı. Gözlerimi ondan ayırmadan yanına bırakmış olduğu viski şişesini kendime doğru çekip ondan uzaklaştım. Kendi bardağıma doldururken de onun gözleri bendeydi. "Bu defa ben ikram edeceğim."

cigarettes and alcohol ᥫ᭡ w.harutoWhere stories live. Discover now