chapter 4

209 43 12
                                    


Jaehyun'un kapıdakinin kim olduğunu tahmin etmesi için deliğe bakmasına gerek yoktu ama yine de baktı çünkü çocuğunun yanında başka kişilerde olabilirdi.

Kimseye bulaşmayın. Kimseye yardım etmeyin. İçindeki soğuk ve katı bir ses onan engel oluyordu. Neden bir ay önce buradan taşınmamıştı ki?

Kimseye bulaşmayın. Jaehyun, sanki kapı canlı yılan yuvasına dönüşmüş gibi kapıdan uzaklaştı. Elbette bu kattaki başka biri yardımcı olacaktır diye düşünüyordu. Dört daire daha vardı sonuçta...

"Bayım, lütfen. Arkadaşlarımı öldürdüler." Kapıdan kahve saçlarının uçları kızılımsı olan oğlanın sesi geliyordu, o kadar net ve çaresizdi ki, aralarındaki kapıya rağmen Jaehyun çocuğun endişesini ve korkusunu anlayabiliyordu. Onun olduğunu anlamak için kapı deliğinden bakmasına bile gerek yoktu, sesi anında tanıması için son üç ayda yeterince duymuştu. Ayrıca kimse ona bu şekilde Bayım demezdi.

Kimseye yardım etmeyin.

Eğer Jaehyun çocuğu geri çevirirse ve kimse onu içeri almazsa, merdivenleri kullanmak zorunda kalırdı ve o merdivenlerde saklanacak hiçbir yer olmadığı açıkça biliyordu. Ama çocuğun içeri girmesine izin verirse ve koridorun karşısındaki dairedeki davetsiz misafirler de onun peşindeyse eğer... Onun başına da bela getirecekti ama eğer yardım etmezse pişmanlıktan başka bir şey hissetmeyeceğini de çok iyi biliyordu.

"LÜTFEN KAPIYI AÇ!" Ses bir hıçkırığa dönüşmüştü adeta, sayısız inelemenin içinde boğuluyordu sesi.

Kimseye yardım etmeyin.

Yüzünü buruşturan Jaehyun, Beretta M9'una uzandı ve susturucuyu taktı, tetiği yukarı doğru tutmadan önce dürbünü kaldırdı. Güvenliği kontrol etti.

Kimseye yardım etmeyin.

Kapıya yöneldikçe içindeki ses kapıyı açmaması için diretiyordu.

Kimseye yardım etmeyin.

Kapıdan uzaklaşması, o inleyen , korkmuş sesi göz ardı etmesi gerektiğini, çocuktan uzaklaşması gerektiğini biliyordu. Uzun zamandır ilk defa, Jaehyun kendi iç sesini görmezden geliyordu. Kapıyı hızla açmadan önce son bir kez daha delikten dışarıya baktı, çocuğu kolundan yakaladı ve onu daireye doğru çekti. Kapı üç saniyeden kısa bir süre içinde bir hızla açılıp kapandı. Jaehyun yan tarafıyla omzunu duvara yasladı. Silahını kaldırdı, gözetleme deliğinden tekrar baktı. Çocuğun dairesinden herhangi bir insan hareketi izi yoktu.

"Kapıdan uzaklaş. Burada olduğunu biliyorlarsa ilk ateş edecekleri yer kapı," diye tısladı Jaehyun ve çocuk aceleyle yana çekildi.

"S-silahınız var!!" diye işaret etti, avucunun alnına dayandırırken. Çocuğun kahve saçları Jaehyun'un güneş alan dairesinde daha da açık renkli duruyordu.

Çocuğun şaşkınlığını soruyu görmezden gelerek, "Kim bunlar? Kaç kişi?" Diye sordu.

"B-bilmiyorum. Hiçbir fikrim yok. Daireme sadece sigaramı yakmak için geri gelmiştim... Sonra silah sesleri ve bağırışlar duydum ve Tanrım!! Arkadaşlarım.." Sözleri hızlandı ve nefessiz kaldı, ellerini çılgınca saçlarında gezdirirken göğsü kabarıyordu. "Bu neden oluyor?" Ayakları, hızına eşlik etmek için endişeli bir şekilde titriyordu.

"Arkadaşlarınız kaç kişiydi? Ve neden biri onları öldürmek istesin?" Jaehyun'un sesi ciddiydi, hatta oldukça sertti adeta çocuğu azarlar gibiydi.

"İki. İsimleri -"

"İsimlerinin ne olduğu umurumda değil. Kendilerini öldürttüler ne halt ediyorlardı? Ve sen de buna karıştın mı? Dairemde hiçbir bokun olmasını istemiyorum." Kahretsin, muhtemelen hemen taşınması gerekecekti. Güvenlik önce geliyordu ve bu bina bir cehenneme dönmüştü.

"Karışmadım! Karışmadım, benim alakam yok! Onları zar zor görüyorum. Ben geceleri çalışıyorum onlar gün içinde çalışıyorlar. Ben olduğum zamanlar evede bile olmuyorlar. Ben sadece... Şu anda hiçbir şeyi anlayamıyorum." Yere eğilmiş bir şekilde, kafasını dizlerinin arasına alarak, elleri ile yüzünü kapatmış oturuyordu. Jaehyun ağladığını düşünmüyordu. Muhtemelen yaşadığı şok yüzünden ağlayamıyordu. Yine de şok yatıştıktan sonra, muhtemelen başa çıkması gereken ağlayan bir çocuk ile baş başa kalmış olacaktı. Jaehyun pişmanlıkla çocuğa bakıyordu. Onu içeri alırken ne düşünüyordu?

"Düşünmene ihtiyacım var! Uyuşturucu kullanıyorlar mıydı? Bir çete ile mi çalışıyorlardı? Bir bok mu çaldılar? Birisinden bir şey çalmış ve  bunu canları ile ödemek zorunda kalacak kadar kızdırmış olabilirler mi? " Adrenalininin yükselmesini önlemeye çalışan Jaehyun, Doyoung'un omzunu tuttu ve onu uyuşukluğundan kurtarmak için hafifçe salladı. Çocuğun odaklanmasına ihtiyacı vardı.

"DÜŞÜN." Jaehyun'un sesi daha önceki soruları tek tek tekrarlarken net ve katıydı. Çocuğun cevap verecek kadar sakinleşmesi biraz zaman aldı ama Jaehyun'un sonunda başarmıştı.

"Uyuşturucu değil. Uyuşturucu olduğunu sanmıyorum, en azından herhangi bir işaret görmedim. İğne izi, sarsıntı ya da tökezleme davranışı yoktu arkadaşlarımda. Yani onlar pislikti her yeri kirletiyorlardı ve kira parası için dırdır etmek zorunda kalıyordum ama... ama uyuşturucu kullandıklarını sanmıyorum." Sesi cansızdı. Jaehyun'un aslında hiç ihtiyaç duymadığı ona yardımcı olmayacak detayları veriyordu Doyoung ama onu Jaehyun onu durdurmamıştı. Şokun bir kısmını konuşarak atmaya ihtiyacı var gibiydi.

"Bir çetede miydiler?" Jaehyun koridordaki hareketleri delikten kontrol ederken sordu.

"Sanmıyorum? Ama lisedeyken... belki?"

"Tamam."

"Benim bir çeteden olup olmadığımı sormayacak mısın?"
Oğlanın sesi hafif hıçkırıklarla birlikte meraklıca çıkmıştı.

"Hiç çeteye girmediğine eminin." Jaehyun'un sözleri kesindi, sesi ve yüzü ise ifadesizdi. Sözleri çocukta bir şeyi tetikliyor gibiydi. Gurur? Öfke? Jaehyun hangi duygu olduğundan emin değildi ve belki ikisi birden; Tek bildiği şey, çocuğun gözlerinin parladığıydı; gözlerini acı verici derecede yoğun bir tutku dolduruyordu.

"Şehirde ki üç farklı çeteden birinde olabilirdim. Ne biliyorsun?"

"Gözlerin seni ele veriyor." diye yanıtladı Jaehyun, "Ölümü ilk elden görmediğin açık veya gerçekten şiddet içeren herhangi bir şeyin parçası olmadığın daha da aşikar."

"Gözlerimin nesi var? Neden bir gangsterin gözleri olamıyorlarmış?"

"Çünkü gözlerin bana hala bir şeyler hissettiğini söylüyor. Bu tür şeyler için... hislere yer yok." Arkadaş ya da yabancı olsalar bile, arkadaşları hakkında çocuk ile daha fazla konuşmamaya karar verdi Jaehyun.

Çocuk, bir dizi kelimeyi ağzından serbest bırakmanın eşiğindeymiş gibi görünüyordu, ama sonunda yaptığı tek şey, incinen duygularının yansıdığı gözleri ile Jaehyun'a bakmaktı. Sonra acı içinde inledi ve yere çöktü, vücudu kendi içine dönmüştü yine. Elleri kenetlenmiş ve sessiz bir şekilde hüsranla gözyaşlarına dalmıştı.

Jaehyun içinden devamlı küfürler savuruyordu.

"Arkadaşlarına olanların... travmatik olduğunu biliyorum. Ama şuan da güçlü olmana ihtiyacım var. Ne ile karşılacağımı bilmem için odaklanman ve bana tam olarak neler olduğunu anlatman lazım."

"Anlamadın mı bayım?" Doyoung sitem etmişti. "Neye bulaştıklarını bile bilmiyorum. Sadece sigaram için lanet bir çakmak istedim. Bana senden istediğimde lanet bir çakmak verseydin, buraya geri gelmek zorunda kalmazdım. Silah seslerini ve çığlıkları duymazdım ve burada saklanmak zorunda kalmazdım. " Doyoung, Jaehyun'a bağırırken aslında her hareketinin altında hüsran ve korku yattığı açıktı.

while we are in love + dojaeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin